ANAYASA MAHKEMESİ, BAŞVURUCUNUN KENDİSİNE TANINAN SÜRE İÇERİSİNDE ISLAH BAŞVURUSUNDA BULUNAN BAŞVURUCUNUN TALEBİNİN REDDEDİLMESİNİN MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKINI İHLAL ETTİĞİNE KARAR VERDİ.

1. KARARIN ÖZETİ

Başvuru, ıslah talebinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi, 2019/13123 başvuru numaralı İlhan YÜRÜKASLAN Başvurusunda, mahkeme tarafından verilen sürede ıslah yapan başvurucunun kanuni sürenin geçtiğinden bahisle talebin reddine karar verilmesinin başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.

2. KARARIN İÇERİĞİ

Başvurucu; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunun üçüncü celsede taraflara incelemeleri için verildiğini, ıslah dilekçesini sunabilmek için Mahkemeden süre istemesi üzerine Mahkemenin davayı ıslah edip ıslah dilekçesi ve harç makbuzunu dosyaya ibraz etmek için gelecek celseye kadar süre tanıdığını ifade etmiştir. Belirtilen süre içinde de ıslah dilekçesini sunduğunu ve davalı tarafa da bu dilekçenin gönderildiğini ancak Mahkemenin kendi ara kararında tanıdığı süre yerine sonradan 6100 sayılı Kanun’da belirtilen süreyi dikkate alarak bir hafta içinde ıslah dilekçesinin verilmediği gerekçesiyle ıslah talebini süre aşımından reddettiğini ileri sürmüştür.

Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, mevzuatın yorumlanması ve uygulanması derece mahkemelerinin görevi olmakla birlikte bu yorum ve uygulamaların etkilerinin Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle bağdaşıp bağdaşmadığının Anayasa Mahkemesince incelenebileceği tabiidir. Mahkemeye erişim hakkı yönünden yapılacak böyle bir inceleme, somut olayın koşulları çerçevesinde yapılacaktır (Kemal İnan, B. No: 2013/1524, 6/10/2015, § 49). Somut başvuruda da Anayasa Mahkemesinin görevi, usul kurallarının uygulanması konusunda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerini denetlemek olmayıp usule ilişkin uygulamanın başvurucunun mahkemeye erişim hakkını Anayasa’ya aykırı olarak kısıtlayıp kısıtlamadığını denetlemektir.

Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, başvurucunun ıslah talebinin süre koşulu gerekçe gösterilerek incelenmemesinin mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.

Başvuru konusu olayla ilgili hususlar 6100 sayılı Kanun’un 180. ve 181. maddelerinde düzenlenmiştir. İlgili maddelerde davasını tamamen veya kısmen ıslah eden tarafa gerekli işlemlerin yapılabilmesi için bir haftalık süre tanınacağı belirtilmiştir (bkz. §§ 17, 18).

Başvuru konusu olayla ilgili olarak Mahkeme 26/11/2014 tarihli duruşmada, başvurucuya davasını ıslah edip, ıslah dilekçesi ve harç makbuzunu dosyaya sunması için gelecek duruşma gününe kadar süre vermiştir. Başvurucu da belirtilen süreye güvenerek hareket etmiş, belirtilen sürede de ıslah dilekçesini vermiş, gerekli harcı yatırmıştır. Son duruşmada Mahkeme başvurucunun ıslah talebini süresinde yaptığını belirterek ıslah edilen meblağ üzerinden tazminata hükmetmiştir. Temyiz incelemesinde Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ıslah talebinin bir haftalık yasal sürede yapılmadığını, kanunda belirtilen sürelerin kesin olduğunu ve arttırılıp eksiltilemeyeceğini vurgulayarak süresinde yapılmayan ıslahın dikkate alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kararı bozmuştur. Mahkeme bozma kararına uymuş, her ne kadar başvurucu vekiline gelecek celseye kadar ıslah talebinde bulunması için duruşmada süre verilmişse de 6100 sayılı Kanun’un 181. maddesi gereği bir haftalık sürede ıslah işlemleri yapılmadığından davanın ıslah edilmemiş gibi değerlendirildiği ifade edilmiştir.

Yukarıda belirtilen tespitler ışığında somut olaya bakıldığında şüphesiz Kanun hükmünün açık olduğu ortadadır. Öte yandan başvurucunun da Mahkemenin ara kararında belirtilen süreye güvenerek hareket ettiği, nitekim bu sürede de ilgili işlemleri yaptığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemelerin yapılacak usul işlemlerine ilişkin taraflara doğruyu gösterme başka bir ifadeyle tarafları yanıltmama yönünde yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da vurgulanmıştır (bkz. § 19). Bu durum gözönüne alındığında Mahkeme tarafından ıslaha ilişkin verilen sürenin hatalı gösterilmesinin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılan başvurucu üzerinde Mahkemenin ıslah hakkının kullanımına ilişkin kısıtlayıcı yorumunun ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. (R.G. Tarih ve Sayı: 17/8/2023-32282)

Stj. Av. Aybike Hüma BAŞBUĞ

Av.Yalçın TORUN 

Tel:0312 432 56 78 – 0505 621 99 92

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir