ANAYASA MAHKEMESİ, CEZA İNFAZ KURUMUNDA KALABALIK ODADA TUTULMA NEDENİYLE KÖTÜ MUAMELE YASAĞININ, YAYIN SATIN ALMA TALEBİNİN REDDEDİLMESİ NEDENİYLE DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERDİ.
1. KARARIN ÖZETİ
T tipi kapalı ceza infaz kurumunda barındırılan başvurucu, tutulduğu odadaki kişi sayısının fazlalığı nedeniyle koşulların uygun olmadığından ve talep ettiği gazetenin satışının yapılmamasından şikâyet etmiş; odadaki kişi sayısının azaltılması ve gazetenin satışının yapılması talebiyle infaz hâkimliğine başvurmuştur. Hâkimlik, çeşitli gerekçelerle başvurucunun talebini reddetmiştir. Başvurucunun hâkimlik kararına itirazı, ağır ceza mahkemesince de kesin olarak reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi 2018/32269 Başvurulu numaralı Fatih SEYİS Başvurusunda Kötü Muamele Yasağının ve İfade Özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. KARARIN İÇERİĞİ
Başvuru; ceza infaz kurumunda kalabalık odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının, kurum idaresi aracılığıyla, ücreti kendisince karşılanmak suretiyle süreli yayın satın alma talebinin reddedilmesi nedeniyle de ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
Başvurucu; İnfaz Kurumu idaresi aracılığıyla, ücretini karşılamak suretiyle Yeni Asya gazetesini satın alma talebinin gerçeğe aykırı şekilde, yeterli talep olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, başvurucunun iddialarının temellendirilememiş şikâyet niteliğinde olabileceğini, esas yönünden ise belirtilen ilgili mevzuat ve Anayasa Mahkemesi kararlarının yapılacak tespit ve değerlendirmelerde dikkate alınması gerektiğini beyan etmiştir. Başvurucu, karşı beyanda bulunmamıştır.
Anayasa Mahkemesi Recep Bekik ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019) kararında olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan bir başvuruyu inceleyerek uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Mahkeme, bu çerçevede süreli yayınların ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülere teslim edilip edilmemesinde keyfîliği engelleyecek, aynı hukuki durumda olanlara aynı uygulamanın yapılmasını sağlayacak, açık, yol gösterici ve istikrarlı idari uygulamaları garanti edecek bir mekanizmanın bulunmadığı gerekçesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Her ne kadar Recep Bekik ve diğerleri kararından sonra 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun ve buna bağlı düzenleyici işlemlerle bir dizi önlem alınmış ise de eldeki başvurunun söz konusu yasal ve uygulamaya dönük değişiklikten önceki müdahalelere ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple eldeki başvuru yönünden anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Başvurucu, şikâyetçi olduğu İnfaz Kurumunda 280 gün barındırılmıştır. Başvurucuya bu sürenin ilk 34 günü 4 m²lik bir kişisel alan, tahliye olduğu tarihe kadar sekiz aydan fazla bir süre de 3,6 m², 3,7 m² ve 3,9 m² arasında değişen kişisel alan sağlanabilmiştir. Başvurucuya tahsis edilen kişisel alanın en az olduğu (3,6 m²) periyodun yaklaşık iki ay aralıkla otuzar gün olmak üzere toplam altmış gün sürdüğü tespit edilmiştir. Bunun dışında geriye kalan sürenin çoğunluğunda da başvurucuya 3,7 m²lik bir alan sunulmuştur. Sonuç olarak başvurucuya sağlanması gereken asgari kişisel alanın birbirini takip eden zaman dilimlerinde toplam sekiz ay boyunca 4 m²nin altına düştüğü görülmüştür. Asgari kişisel yaşam alanındaki bu azalma kendi başına tutulma koşullarının kötü muamele yasağını ihlal ettiği yönünde güçlü bir karine oluşturmaktadır.
Anayasa’nın 17. maddesinin ihlaline yönelik ortaya çıkan güçlü karine üç unsurun bir arada bulunması hâlinde ortadan kaldırılabilecektir. İlk olarak değerlendirilmesi gereken asgari kişisel alanın 4 m²nin altına düşmesinin süresi, sıklığı ve çapıdır. Bu kapsamda sekiz aylık bir süre boyunca devam eden kişisel alan eksikliğinin kısa süreli, küçük çaplı ve ara sıra olduğu söylenemeyecektir. Bu nedenle meydana gelen alan azalmalarının -tutulma koşullarının ayrı ayrı ve başvurucu üzerindeki toplu etkileri de hesaba katılarak- Anayasa’nın 17. maddesi anlamında kötü muamele yasağı olarak nitelendirilmesi için gerekli olan ağırlık seviyesine ulaştığı sonucuna varılmıştır. Güçlü karinenin ortadan kalkması için aranan ilk unsurun sağlanmadığı anlaşıldığından asgari kişisel alandaki azalmaların koğuş dışı yeterli dolaşım özgürlüğü ve yeterli koğuş dışı etkinliklerle desteklenmesine, başvurucunun genel olarak uygun nitelikte bulunan ve tutulma koşullarını ağırlaştırıcı başka bir unsur taşımayan bir ceza infaz kurumunda tutuluyor olmasına ilişkin diğer iki unsurun değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. (R.G. Tarih ve Sayı: 17/8/2023 – 32282)
Stj. Av. Aybike Hüma BAŞBUĞ
Av.Yalçın TORUN
Tel:0312 432 56 78 – 0505 621 99 92