1.Olaylar

Başvurucu lisede beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapmakla birlikte bir sendikada Yönetim Kurulu üyesi ve şube sekreteridir.

Başvurucunun sekreterliğini yaptığı Sendikaya kayıtlı olan bir kamu görevlisi, ikamet ettiği lojmanı kendisine tanınan yasal süreyi aşarak tahliye etmesi nedeniyle İl Disiplin Kuruluna sevk edilmiş; başvurucu da Sendika temsilcisi sıfatıyla Kurulun anılan toplantısına katılmıştır. Toplantı sona erdikten sonra başvurucu, şahsi Facebook hesabından bir paylaşımda bulunmuştur. Başvurucunun anılan paylaşımı şu şekildedir:

“İl Disiplin Kurulu toplantısında bulunan Vali Yardımcısı, Milli Eğitim Müdürü [T.A.] ve iki kurum müdürü, [S.] İlçe Müdürlüğünde [M.] isimli hizmetlinin lojmandan geç çıkması nedeniyle aldığı kınama cezasının verilmesi yönünde görüş bildirdiler. Aziz Milletimizin nasıl yönetildiğini görün, bilin ve takdiri siz verin diye bir il müdürünün personelini harcaması değil sahip çıkması gerektiğini anlattık.”

Başvurucu hakkında, yapmış olduğu bu paylaşım nedeniyle disiplin soruşturması açılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda anılan paylaşım nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca başvurucunun kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Başvurucu söz konusu idari işlemin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. İdare mahkemesi idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşarak davanın reddine karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesinin de bu kararı onamasına müteakiben başvurucu Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

2.İddia

Başvurucu, sosyal medya hesabı üzerinden yapmış olduğu paylaşım nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.

3.Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi

            Anayasa Mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığı yönünden incelemiş ve yapılan değerlendirmeler, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı hususunda yoğunlaşmıştır.

Mahkeme, Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesinin, ödev ve sorumluluklar yüklemesinin, memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durum olduğunu fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğunu belirtmiştir.

Bununla birlikte devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığı, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediği ifade özgürlüğü incelemesinde değerlendirmeye alınmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararında, İl Disiplin Kurulu tarafından alınan kararın gizli olduğu ya da gizli kalması gerektiğine dair bir mevzuat hükmünün bulunmadığına, İl Disiplin Kurulunun ne şekilde ve kimlerin katılımıyla oluştuğunun, çalışma usul ve esaslarının Yönetmelik ile belirlendiğine değinmiştir. Somut olayda başvurucunun disiplin kurulu üyelerinin altına imza atarak alenileştirdikleri görüşlerinin, kişisel bazı değerlendirmelerle kamuoyuna aktarıldığının görüldüğünü ve bu nedenle başvurucunun gizli kalması gereken birtakım bilgileri alenileştirdiğinin söylenemeyeceği belirtilmiştir.

Mahkeme, başvurucunun sendika üyesi olan personelin haksızlığa uğradığını, personelin amiri olan il millî eğitim müdürünün personeline sahip çıkması gerektiğini düşündüğünü ve sendika yöneticisi olarak haklarını savunmaya çalıştığını ifade etmiştir. Başvurucunun kurul üyelerinin karara yansımayan, toplantı içerisinde dile getirdikleri görüş ve düşüncelere dair herhangi bir paylaşımı da olmadığını da belirtmiştir.

Kararda; kamu görevlilerinin sahip oldukları statüden kaynaklanan bazı sınırlamalara tabi olmalarının ifade özgürlüğü gibi temel bir özgürlüğü kamu görevlisi olma adına peşinen feda etmeleri gerektiği anlamına gelmediğine değinmiş ve bu nedenle bir kamu görevlisi, dengeli olmak, yürüttüğü kamu görevi bakımından tarafsızlığına gölge düşürmemek ve görevini aksatmamak kaydıyla ifade özgürlüğünü kullanarak eleştiride bulunabileceği belirtilmiştir.

Somut olayda da başvurucunun sosyal medya hesabından paylaştığı ifadelerin kamu görevlisi statüsünden kaynaklanan ödev ve sorumluluklarına aykırı ve tarafsızlığına gölge düşürecek nitelikte olmadığı, yöneticisi olduğu sendikanın bir üyesi ile ilgili olarak gerçekleştirilen toplantıya ilişkin görüşlerini yansıtan, ifade özgürlüğü korumasından yararlanması gereken ifadeler olduğu kanaatine varılmıştır.

Kamu görevlisi olan başvurucunun ifade özgürlüğü ile ödev ve sorumlulukları arasında adil bir denge kurulmadığı ve müdahaleyi oluşturan disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı gerekçesi ile başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.

4.Sonuç

Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin ifade özgürlüğünü incelemiş; kamu görevlilerinin tarafsızlıklarına gölge düşürmeyecek şekilde ve görevini aksatmamak kaydıyla eleştirilerde bulunabileceğini belirtmiştir.

Av.Meryem KILIÇ

Av.Semih Ali GÜLER

Av.Yalçın TORUN

Tel:0312 432 56 78 – 0505 621 99 92

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir