TSK’dan Ayırma Disiplin Cezasına İlişkin Örnek İçtihatlar

1. MEMURUN KENDİNİ HİZMETE ADAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI FİİLLERİ

      a. Hizmete engel davranışlarda bulunmak

      b. İdeolojik ve siyasi amaçlı faaliyetler karışmak

ÖZETİ:Yasadışı terör örgütü mensuplarına yardım ettiği anlaşılan ve akabinde bu suçtan DGM’ce de mahkum edilen davacı astsubayın disiplinsizlik nedeniyle ayırma işlemine tabi tutulmasında hukuka aykırı bir yön yoktur.

“Dairemizce alınan ara kararı ile davacı hakkındaki yargılamanın safahatı anılan mahkemeden sorulmuş ve Ankara 2 Nolu DGM’nin cevabı yazısı ile ekindeki gerekçeli hükümden, davacı ile bir kısım sanıkların DHKP/C örgütü üyesi oldukları ve bu örgüte yardımcı oldukları savıyla yapılan yargılama sonunda, anılan mahkemenin 23.9.1996 tarih ve E.1995/45, K.1996/84 sayılı Kararı ile davacının Anayasal düzeni yıkmak amacıyla kurulmuş silahlı çete mensuplarına hal ve sıfatlarını bilerek yardım etmek suçu sabit görülerek, eylemine uyan TCK. 169 ve 3713 sayılı Kanun 5.Md.leri uyarınca neticeden 4 YIL 6 AY AĞIR HAPİS cezasıyla mahkumiyetine karar verildiği ve hükmün Yargıtay’da inceleme aşamasında olduğu görülmüştür.

211 sayılı TSK. iç Hizmet Kanununun 43 ncü maddesi uyarınca “Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir.” Aynı husus iç Hizmet Yönetmeliğinin 124 ncü maddesinde de vurgulanmıştır. Sözkonusu mevzuat hükümleri ile Silahlı Kuvvetler mensuplarının siyasi parti veya derneklere girmeleri, bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmaları ya da her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmaları ve bu maksatla nutuk veya beyanat vermeleri dahi yasaklanmış ve bunun müeyyidesi ise Askeri Ceza Kanununun 148 nci maddesinde gösterilmiştir. Mensuplarının yasal siyasi faaliyetlere dahi karışmasını men eden ve bunu ceza yaptırımı ile müeyyidelendiren Türk Silahlı Kuvvetlerinin; aynı kişilerin hukuk düzenince dahi uygun görülmeyen yasa dışı siyasi ve ideolojik faaliyetlerini hoş görmesi düşünülemez. Bu bakımdan, idarenin, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimseyen ya da bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılan ajanın (subayını veya astsubayını) bünyesi dışına çıkarması; üstlendiği milli savunma kamu hizmetinin en iyi şekilde yerine getirilebilmesi bakımından gerekli ve zorunlu bulunmaktadır. Yeri gelmişken hemen iştirak etmek gerekir ki, bu hallerin var sayılması için bir ceza yargısı ilamının varlığı gibi bir koşulu aramak, idari işlem (ayırma) tesisi için mutlaka gerekli bulunmayıp; önemli olan, işlemin tesisine yeterli bilgi ve belgelerin idare hukuku kuralları açısından mevcut olmasıdır.

Esasen, dava konusunda ayırma işlemin tesisi sırasında davacının örgüt mensuplarına yardım ve yataklık suçlaması dolayısıyla DGM’ce tutuklanması, 10 ay tutuklu kalması, bu iddiaların ciddi görülerek hakkında dava açılması gibi somut bilgi ve vakıaların mevcut bulunması nedeniyle, hakkında bu nedenle disiplinsizlik nedeniyle ayırma işlemi tesis için yeterli hukuki sebebin bulunduğu açık olduğu gibi: yapılan yargılama sonunda davacı sözkonusu suçtan DGM’ce 4 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkum edildiğinden, işlemin hukuki isabet derecesi bu karar nedeniyle de görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle; davacı hakkında tesis edilen ayırma işleminde hukuka aykırı herhangi bir yön görülmediğinden, yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,”

(AYİM.1.D. 11.03.1997, E.1997/16, K.1997/200)

ÖZETİ:Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler kapsamına göre tutum ve davranışlarıyla yasa dışı ideolojik görüşleri benimsediği anlaşılan davacı astsubayın disiplinsizlik nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemine tabi tutulmasında hukuka aykırılık yoktur.

(AYİM.1.D,Karar Tarihi:11.04.1995,E.1994/1168, No: K.1995/428

      c. Uzun süreli firar etmek

“Dava ve özlük dosyalarında yer alan bilgi belgelerden; 30.08.2000 tarihinde Dz.Teğmen nasbedilen davacının, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge K.lığı emrinde görevli iken 13.08.2002 tarihinde 20 gün süre ile izne ayrıldığı, bu süre içerisinde 19.08.2002 tarihinde izinsiz olarak yurt dışına çıkan davacının birliğine dönmemesi üzerine hakkında suç dosyası tanzim edilerek kovuşturmaya başlanıldığı, 6.Kor.As.Mah.nin 24.07.2003 tarih ve Evr.2003/4001, K.2003/244 As. Sav. Haz. No. 2003/3082 sayılı kararıyla gıyaben tutuklanan davacı hakkında 07.11.2003 tarihinde sıralı sicil üstlerince ayırma (Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir) sicili düzenlendiği, bu sicil üzerine durumu Subay Sicil Yönetmeliğinin 92 nci maddesine göre Dz.K.K.lığı bünyesinde usulüne uygun olarak oluşturulan komisyonda incelenerek, Komisyonun 09.12.2003 tarihli ve 8 sayılı kararıyla; 02.09.2002 tarihinden itibaren firarda olması nedeniyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununu 50 nci madde (c) fıkrası, 5434 sayılı Kanunun 39 ncu madde (e) fıkrası ve Subay Sicil Yönetmeliğinin 91 ncİ madde (a) fıkrası uyarınca Silahlı Kuvvetlerden disiplinsizlik nedeniyle ilişiğinin kesilmesinin uygun olacağı hususunun Komutanın tasvibine sunulmasına karar verildiği, kararın 18.12.2003 tarihinde Dz.K.K tarafından uygun bulunduğu ve en son 25.03.2004 tarihli ve 2004-5677 sayılı üçlü kararname ile “SİCİLEN RESEN” emekliye sevk edildiği, firari olduğu için karar tebliğ edilemediğinden 16.04.2004 tarihi itibariyle ilişiğinin kesilerek terhis belgesinin tanzim edildiği, bilahare 03.02.2005 tarihinde yurda giriş yaptığı sırada göz altına alınan davacı hakkındaki gıyabi tutuklama müzekkeresinin vicahiye çevrildiği ve yurt dışına firar suçundan yürütülen yargılamanın henüz kesin hükümle neticelenmediği saptanmıştır……

Dava konusu işlemin yasal dayanağını teşkil eden mevzuata bakıldığında; 926 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin c) fıkrasının; “Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünü, Subay Sicil Yönetmeliğinin disiplinsizlik ve ahlâkî durumları nedeniyle ayırma sebeplerine yer veren 91 nci maddesinin; “Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlâkî durumları gereği Türk Silâhlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır: a.Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmaması,…………… .” hükmünü, Subay Sicil Yönetmliğinin disiplinsizlik ve ahlâkî durum nedeniyle ayırma sicil belgesi düzenlenmesinde uygulanacak usullerden “ayırma işleminin sıralı sicil üstlerince başlatılması” usulünü düzenleyen 92 nci maddesinin a) fıkrasının; “Disiplinsizlik ve ahlâkî durum nedeniyle ayırma sicil belgesinin düzenlenmesinde, süre söz konusu olmayıp, her zaman düzenlenebilir……Sicil üstleri,…. sicil belgelerinin temel nitelikler ve son bölümdeki kendilerine ait olan kanaat hanelerine bu Yönetmeliğin 91 nci maddesindeki disiplinsizlik ve ahlâkî durumlardan hangisine göre kesin kanaate vardıklarını belirttikten sonra “Silâhlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir” kanaatini yazarak imzalar ve gerekli belgeleri ekleyerek, bekletmeden sıralı sicil üstlerinin tümünün kanaatlerinin yazılmasını sağladıktan sonra, Kuvvet Komutanlıkları veya Jandarma Genel Komutanlığı Personel Başkanlığına gönderirler. … Kuvvet Komutanlıkları veya Jandarma Genel Komutanlığı Personel Başkanlıklarına gelen bu siciller,……komisyona sevk edilir. …. Komisyon, yapmış olduğu inceleme ve değerlendirme sonucunda almış olduğu kararı, bir tutanak ile Kuvvet Komutanı veya Jandarma Genel Komutanının onayına sunar ve alınacak onaya göre işlem yapılır… “ hükümlerini içerdiği görülmektedir.

Yetki ve şekil unsurları yönünden yapılan incelemeye ilişkin olarak:
Yukarıda belirtildiği üzere, ayırma işleminin, Subay Sicil Yönetmeliğinin 92 nci maddesinin (a) fıkrasında öngörülen usule uygun olarak; sıralı sicil üstlerince 07.11.2003 tarihinde düzenlenen sicil ile başlatıldığı, Dz. K.K.lığı bünyesindeki Komisyonun incelemesinden geçirilip, Komisyonun, işlemin uygun olduğuna dair kararı, Dz.K.K.nın tasvibi ve nihayetinde Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanın imzaladığı kararname ile işlemin tesis edildiği, dolayısıyla dava konusu işlemde yetki ve şekil unsurları yönünden hukuka aykırılık bulunmadı saptanmıştır.

…… Belirtildiği üzere çok uzun bir süre firari olarak birliğinden ayrı kalan davacının, disiplinsizliğinin vahamet derecesine ulaştığı, bu tutum ve davranışı nedeniyle kamu hizmetinde bulunmasının ve kamu gücünü kullanmasının sakınca teşkil ettiği görülmekle Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 50/c ve Subay Sicil Yönetmeliğinin 91/a maddesi uyarınca tesis edilen işlemde, kamu yararı bulunduğu gibi takdir hakkının adil ve nesnel ölçütlerle objektif olarak kullanıldığı ve hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle; yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,”

(AYİM 1.D. 21.09.2005, E.2005/397, K.2005/897)

“Bir yıldan fazla süre firarda kalması nedeniyle disiplinsizlikten ayırma işlemine tabi tutulan davacı astsubay hakkında yapılan ceza yargılamasında TCK. 47. maddesinden istifade eder durumunun saptanması hali, tek başına ayırma işleminin sağlık nedeniyle dayanaksız hale gelmesi sonucunu doğurmaz.”

(AYİM1.D. 21.10.2003,E.2003/349, K.2003/1276)

      d. Gizli bilgileri açıklamak

2. ETİK İLKELER İLE MESLEK AHLAKINA VE MESLEK DEĞERLERİNE AYKIRI FİİLLER

      a. Ahlaki zayıflık

“926 sayılı Kanunun 94’üncü maddesinin (b) fıkrası; “Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen astsubayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. 926 Sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60’ıncı maddesinde: “Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik ve ahlaki durumları gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır a) Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmaması, // b) Hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi, c) “Aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olması”; //… // e) Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunması” düzenlemesi yer almaktadır.

……………………….Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2009 tarihinde 2009/141 sayılı karar ile davacının zimmet suçundan 5237 sayılı TCK’nın 247/1’inci maddesi uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, davacının eşyaları soruşturma başlamadan iade etmesi nedeniyle verilen cezadan TCK’nın 248/1’inci maddesi uyarınca 2/3 oranında indirim yapılmasına, suç konusu malzemenin değerinin az olması nedeniyle verilen cezadan TCK’nın 249/1.maddesi uyarınca 1/2 oranında indirim yapılmasına karar verildiği, Mahkeme tarafından takdiri indirim sebebine dayanılarak da indirim yapılarak davacının sonuç olarak 8 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, verilen hükmün CMK’nın 231’inci maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, verilen kararın 30.10.2009 tarihinde kesinleştiği, davacının bu yargılama sırasında 05.01.2005-05.05.2005 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, ancak açığa alınmadığı anlaşılmaktadır. HAGB kararına konu eylemin niteliğinin davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesini gerektirecek seviyede vahim olmadığı dikkate alındığında; olay tarihinden yaklaşık 6 yıl, HAGB kararının kesinleşmesinden yaklaşık 1 yıl gibi bir süre geçtikten sonra 2002 yılından itibaren TSK.’de görev yapan ve çok iyi seviyede sicil safahatına sahip olan, hakkında içinde bulunduğu yargılamaya konu eylem esas alınarak ayırma işlemi tesis edilmesinde takdir yetkisinin objektif sınırlar için kullanılmadığı, ölçülülük ilkesine uyulmadığı ve kamu yararı–birey yararı arasındaki dengesinin sağlıklı bir şekilde kurulamadığı değerlendirildiğinden, ayırma isteminin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki davacı hakkında menfi kanaat bulunmamaktadır. Ayrıca davacı hakkında düzenlenen ayırma siciline 1 ve 2’nci sicil amirleri de katılmamışlardır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hukuka aykırı bulunan ayırma isteminin İPTALİNE …”

(AYİM.1.D 05.07.2011 E 2011/219 K. 2011/1273)

Konuyla ilgili HAGB’nin dikkate alınmadığı AYİM kararı aşağıdadır.

“…….Krk. K. ……..’un olay yerine geldiği, mazot yüklü aracın bozuk olması nedeniyle mazot bidonlarını askeri kamyonlarla taşımaya karar verdikleri, davacının emrindeki iki askerle mazot dolu bidonlar …… J. Karakolu bahçesine taşıdıkları sırada olay yeri ile karakol arasında J. Astsb. Bçvş. ………..’un davacının bulunduğu askeri kamyonu durdurduğu ve baş başa konuştukları, bu konuşmada J.Astsb. Bçvş. ……..’un davacıya mazotların bir kısmını yolun kenarına indirerek daha sonra satabileceklerini, elde edilecek parayı da paylaşacaklarını, kaçakçılık soruşturmasını da kendisinin yapacağını bu nedenle durumun anlaşılmayacağını teklif ettiği, davacının da bu teklifi kabul ederek emrindeki askerlere (65) adet bidonu yolun kenarına indirttiği” iddia olunarak zimmet suçundan cezalandırılmasının talep edildiği; Van 2’nci Ağır Ceza ……………..Mahkemenin 16.09.2008 tarihli ve 2008/135-226 E/K sayılı kararıyla davacının (1) yıl (8) ay hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına, müebbetten memuriyetten yoksun bırakılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği; söz konusu kararın yapılan itirazın reddi sonucu 09.10.2008 tarihinde kesinleştiği; davacının bu suçtan 03.05.2004 ile 23.09.2004 tarihleri arasında tutuklu kaldığı vakıadır.

Davacı vekili, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan mahkûmiyet hükmünün işleme esas alınamayacağını ve söz konusu hükmün hiçbir şekilde ilgilisi aleyhine sonuç doğuramayacağını ileri sürmüş ise de; kuşkusuz hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı mahkûmiyet hükmünün (asli ya da fe’ri) cezaya mahkûmiyete dair salt bir “hüküm” olarak esas alınmasına engeldir, yoksa HAGB kararı ile son bulan yargılamaya konu olmuş bir eylemin idare hukuku bakımından nazara alınmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla HAGB kararının, devam eden veya beraat ya da düşme kararı ile sona ermiş olan bir yargılamanın idare hukuku bakımından sahip olduğu anlamı da aşan bir yorumla ilgilisine, eyleminin dahi nazara alınamayacağı şeklinde bir koruma sağladığını kabul etmek mümkün değildir. Zira 926 sayılı Kanunun 94’üncü maddesinin (b) bendinin açık hükmünü dikkate alan AYİM’nin yerleşik içtihatlarına göre bir kamu görevlisinin statüsüne son verilmesini gerektiren davranış biçiminin aynı zamanda bir suça sebebiyet vermesi halinde idarenin, söz konusu suç nedeniyle sürdürülen yargılamanın sonucunu beklemek zorunda ve durumunda olmadığı, eylemi değerlendirebileceği kabul edilmektedir. Hatta beraat ya da düşme kararı ile son bulmuş yargılamaya konu bir eylemin dahi nazara alınabileceği kabul edilmektedir. Buna göre, devam eden ya da beraat kararı ile son bulmuş yargılamaya konu bir eylem nasıl ki idare hukuku bakımından işlem tesisine esas olacak şekilde nazara alınabiliyorsa HAGB kararı için bu çözümden ayrılmayı gerektirecek ne yasal ne de hukuki bir zorunluluk bulunmaktadır. Sonuç olarak HAGB kararı davacının eylemlerini ortadan kaldırmadığından davalı idarenin takdir yetkisi çerçevesinde eylemi nazara almasına bir engel bulunmamaktadır. Bunun zorunlu sonucu olarak davalı idarenin davacının iddialar yönünde bir eyleminin bulunup bulunmadığını değerlendirmesine de bir engel bulunmamaktadır. Bu kapsamda yapılan incelemede, … “aşırı derecede menfaatine düşkün olma ve TSK’nin itibarını sarsacak derecede ahlak dışı bir harekette bulunma” nedeninin objektif olarak gerçekleştiği; bu itibarla davacı hakkında 926 Sayılı Kanunun 94/b maddesi uyarınca tesis edilen ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. …Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hukuki dayanaktan yoksun bulunan DAVANIN REDDİNE…”

(AYİM 1.D, 02.03.2010, E. 2009/748, :K.2010/233)

“Davacının toplu seks, İnternetten porno indirme ve arşivleme, uyuşturucu madde kullanılan ortamlarda bulunma gibi eylemler içinde bulunduğu, anılan eylemlerin TSK.’nin itibarını sarsacak vahamette olduğu, davacının TSK.’deki görevine yabancılaştığı, kamu hizmetini verimli bir şekilde yürütmekten uzaklaştığı ve artık bünyede tutulmasında kamu yararı bulunmadığı değerlendirilmekle davalı idare tarafından tesis edilen ayırma işleminde takdir yetkisinin objektif sınırlar içinde kullanıldığı ve anılan işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”

(AYİM 1.D. 13.01.2010 E. 2009/341, K. 2010/15)

      b. Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek

“…Subay Sicil yönetmenliğinin 99/c fıkrası da “Aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmayı” ilgili hakkında emeklilik işlemleri yapmak için yeterli saymıştır. Davacı, dosya münderecatından anlaşılan olaylar sonucu yalnız kendi itibarını zedelemekle kalmamış, Silahlı Kuvvetlerin de kamuoyu önündeki itibarını sarsmıştır. İdarenin tutum ve davranışları ile disiplini bozan, Silahlı Kuvvetlerin itibarını zedeleyen kişiler hakkında kendisine tanınan yasal önlemleri alması doğal, hatta zorunlu bulunmaktadır. Davacının aşırı borçlanmaya düşkün olduğu gerek yukarıda zikredilen belgelerle gerekse sicil üstlerince belirlenen kanaatler doğrultusunda açıklığa kavuşmuş olduğundan, yasal dayanaktan yoksun bulunan DAVANIN REDDINE…”

(AYİM.1.D, 25.10.1994, E.1994/205, K.1994/1231)

      c. İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya yaşamak

ÖZETİ: Eşinin Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsacak derecede ahlak dışı davranışları olduğu belirlenen davacının; idarece müteaddit uyarılara rağmen bu hale son vermemesi karşısında, disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle ayırma işlemine tabi tutulmasında hukuka aykırı bir yön yoktur.

“926 sayılı T .S.K.Personelin K.nun 50/c maddesinde; disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C.Emekli Sandığı Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, bu sebeplerin neler olduğu ve bunlar hakkındaki lüzumlu sicil belgelerinin nasıl ve ne zaman tanzim edileceği, nerelere gönderileceği, inceleme ve sonuçlandırma ile gerekli diğer işlemlerin nasıl ve kimler tarafından yapılacağının Subay Sicil Yönetmeliğinde gösterileceği belirtilmiştir.Subay Sicil Yönetmeliğinin 99/d maddesinde ise, Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu son rütbelerine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılarak uygun görülmeyenler hakkında emeklilik işleminin yapıla- cağı hükme bağlanmış ve 100/a maddesinde de ayırma işleminin usul ve esasları gösterilmiştir.

211 Sayılı İç Hizmet Kanununun 39 ncu maddesinde; Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve manevi yatın yükseltilmesine de itina olunacağı ve sayılan birçok özelliklerin yanında iyi ahlaklı olmanın da her askerin esas vazifesi olduğu belirtilmiştir. T .S.K.İç Hizmet Yönetmeliğinin 86 nci maddesinde, askerin kendisinden beklenen vazifeleri hakkıyla yapabilmek için Yüksek ahlak ve kuvvetli maneviyata sahip olması gerektiği ve iyi ahlak sahibi olmanın vasıflarını gösteren aynı maddenin (h) bendinde de; askerin ahlaki ve yaşayışının kusursuz ve lekesiz olması bütün fenalıklardan sakınmasının gerektiği ve aksine tutum ve davranışların namusu lekeleyeceği açıkça ifade edilmiştir.

Esasen her asker daha henüz askerlik mesleğine ilk girdiği andan itibaren bu vasıfları hiç sarsmadan muhafaza etmeye mecburdur. Bu vasıflar, askerlik mesleğine giriş ve hizmet süresi boyunca da liyakatın vazgeçilmez temel şartı olduğu gibi emekli olarak ordudan ayrıldıktan sonra dahi aynı önemde hassasiyetle devam ettirilecek vasıflar olarak kalacaktır. Burada mühim olan husus, yukarıdaki mevzuatta yer alan “iyi ahlak ve karakter sahibi olması vasıfları, münhasıran asker kişiye hasredilmiş bir özellik olmayıp aile camiasını da aynı derecede ilgilendirmekte ve onlarda da bulunması gerektiğidir. Nitekim bunun böyle olduğunu daha henüz askerlik mesleğini ilk seçeceklerde görüyoruz. Askeri Öğrenciliğe giriş koşullarını düzenleyen Askeri Liseler Yönetmeliğinin 7 nci ve Harp Okulları Yönetmeliğinin 8 nci maddeleri (a/2) bentlerinde, askeri öğrenciliğe kabul edilebilmek için aranan şartlardan birinin de “kendisinin ve aile efradının iyi ahlak ve karakter sahibi olması gerektiği” belirtilmiştir. Bu özelliğin bir defayla yani sadece ilk girişe mahsus olmadığı ve bütün askerlik safahatında ve emekliyle ayrıldıktan sonra da aile camiası ile korunarak aynen devam ettirilmesi gerektiğine şüphe yoktur. Bunun böyle olduğunu şu basit misalden de anlıya biliriz.…….

Mevzuatı bu şekilde özetledikten sonra davaya konu yapılan olaya kısaca bakacak olursak; Davacının sicil dosyasında 1974 ve 1978 yıllarında Sicil amirlerince ailevi bakımdan bazı olumsuz kanaatlerin yazılmış olduğu; Sökeldeki 1. Top. Tb.K.lığı görevine başladığı tarihten itibaren de eşinin tutum ve davranışları itibariyle Garnizonda huzursuzluk kaynağı teşkil etmeye başladığı, bu arada eşi hakkında bazı sivil kişilerce komutanlığa ihbar mektupları gönderildiği ve ayrıca …………….. isimli sivil bir şahsın Merkez Komutanlığınca tespit edilen açıklaması ve bu şahsın annesi tarafından komutanlığa yazılan mektup ve diğer belgelerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

Davacının eşinin bu tutum ve davranışlarının Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsacak düzeye gelmesi karşısında, İç Hizmet K.nun 17 nci maddesinde yazılı olduğu üzere ahlaki yönden de nezaret vazifesi ile mükellef bulunan amiri tarafından kendisine müteaddit defa ikazda bulunulmuştur.

Ayrıca kendisine emekliliğini istemesi, aksi halde Silahlı Kuvvetlerin itibarını korumak amacıyla resen emekliye sevk edileceği hatırlatılmış, buna rağmen eşine iftira edildiğini kimse ile ilişkisi bulunmadığını ileri sürerek kendiliğinden emekliliğini talep etmemiştir.

………………….Davacı vekili, eşi dolayısıyla subayın ordudan atılmasını gerektiren prosedürün, Askeri Ceza Kanununun 153 ncü maddesinde açıklandığı ve dolayısıyla müvekkili hakkında buna göre işlem yapılmadan 926 sayılı Per.K.nun 50/c ve subay Sic. Yön. nin 99/d maddelerine göre Sicil Tanzim edilemeyeceği ve ordudan atılamayacağını iddia etmektedir. Bir defa yukarda ileri sürülen mevzuatı inceleyecek olursak, As.ceza K.nun 153/1 nci maddesindeki unsurlar ile Subay Sic. Yön.nin 99/d maddesindeki unsurların birbirinden farklı olduğunu görürüz. Şöyle ki, As.C. K.nun 153/1 nci maddesinde dayanılan unsur “iffetsizliğin” anlaşılmış olmasıdır. Lügatlarda iffet, cinsel namus temizlik” olarak ve iffetsizlikçe, bu tarif edilen özelliklerden yoksun olmak şeklinde açıklanmıştır. Hakkındaki Sb.Sic.Yön.nin 99 ncu maddesi (d) bendinde dayanılan unsur ise “ahlak dışı” hareketlerde bulunmak. şeklindedir. Yine lügatIarda “ahlak kelimesi, “huy, tavır, manevi seviyesini belirten tutum ve tavırlar; insanların uymak zorunda olduğu usul, nizam ve kaideler” olarak ve “ahlak dışı” ibaresi de, “doğru, güzel ve iyi bilinen ahlak prensiplerine aykırı söz davranış” olarak tarif edilmiştir. Açıklanan bu sebeplerden dolayı davacının 926 sayılı T.S.K.Per.K.nun 50/c ve Sb.Sic.Yön.nin 99/d ve 100 ncü maddelerine göre tanzim edilen siciline istinaden 5434 sayılı K.nun 39/E maddesi gereğince 5.4.1984 Tarih ve 20957 sayılı karar- name ile emekliye sevk işlemi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönleriyle Hukuka uygun bulunduğundan kanuni dayanağı olmayan DAVANIN REDDİNE…”

(AYİM.Drl.Krl.,Karar Tarihi:22.03.1985,Karar No: 85/21-11 E-K.)

      d. Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek

“Meslek hayatının başlangıcında çok sayıda disiplin cezası bulunan astsubay hakkında tesis edilen ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.

………………………
Öncelikle dava konusu olay ile ilgili mevzuat incelendiğinde; 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 94/b madde ve fıkrası ile Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ve 61 nci maddelerinin bu konuyu düzenlediği görülmektedir. 926 Sayılı Kanunun 94/b maddesinde disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen astsubayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C.Emekli Sandığı hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiş, bu sebeplerin neler olduğu, bunlar hakkında yapılacak işlemlerin şekil ve zamanının Astsubay Sicil Yönetmeliğinde hüküm altına alınacağı yazılmıştır.

Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ncı maddesi ile de “(Değişik: 18/8/2000 RG 24144/8. md.) Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlâkî durumları gereği Türk Silâhlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır:

a. Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmaması,
b. Hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi,
c. (Değişik:13.6.2003-25137/1 md.) Aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olması,
d. (Ek:13.6.2003-25137/1 md.) Nafaka, trafik kazası, doğal afet, personelin öngöremeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk halleri hariç olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyecek şekilde aşırı derecede borçlanmaya düşkün olması ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmesi,
e. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlâk dışı hareketlerde bulunması,
f. Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar.” düzenlemesi getirilmiştir.
…………….
Dava dosyası ve davacının getirtilen özlük ve sicil dosyalarının incelenmesinden; 30.08.2000 tarihinde Astsubaylığa nasbedilip son rütbesi kıdemli çavuşluğa 2001 yılında terfi eden davacının, Batman İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli iken, rahatsızlığını öne sürerek izin aldığı halde özel aracı ile terör tehdidi altında olan bölgelerde dolaştığının tespit edilmesi nedeniyle 29.09.2001 tarihinde (4) gün oda hapsi cezası, üstü durumundaki bir personel karşısında askeri adap ve terbiyeden uzak davranışlarda bulunduğunun tespit edilmesi nedeniyle 26.11.2001 tarihinde uyarı, İzmir İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli iken; Kod Kavak uygulamasına çıkmadığının tespit edilmesi nedeniyle 26.09.2002 tarihinde (7) gün oda hapsi cezası, emir verilmesine rağmen sorumluluk bölgesindeki sanatçılı program yapan içkili bir gazinoya gittiğinin tespit edilmesi nedeniyle 24.03.2003 tarihinde (7) gün oda hapsi cezası, alkollü olduğu sırada bir uzman jandarma ile münakaşa ettiği, daha sonra izinsiz olarak görev yerini terk ettiğinin tespit edilmesi nedeniyle 22.07.2003 tarihinde (7) gün oda hapsi cezası, 19.08.2003 günü özel aracı ile, kaza yaptığı ve araçta yolcu olarak bulunan bir uzman jandarmanın omzundan yaralanarak 45 gün istirahat aldığı halde bu olayı gizleyerek yazılı ve sözlü olarak defalarca emir verilmesine rağmen idari ve adli konularda meydana gelen olayları amirlerine bildirmemesi nedeniyle (7) gün oda hapsi cezası, görev yaptığı süre içinde görevini devamlı ikinci planda tuttuğu, disiplinsiz davranışlarının olduğu, mesleki eğitim ve öğretim konularında tüm ikaz ve sözlü uyanlara rağmen kendisini geliştirmemesi nedeniyle 16.10.2003 tarihinde uyarı, 21.12.2003 günü nöbetçi astsubay olduğu sırada, telsiz ve telefon çağrılarına zamanında cevap vermemesi, haberleşme ile ilgili verilen emirlere riayet etmeyerek telsiz ve telefonu meşgul edilmesi ve santral operatörünü kontrol etmemesi nedeniyle 29.12.2003 tarihinde (7) gün göz hapsi cezası, görevli iken, izinsiz olarak müzikli ve içkili lokantaya gittiğinin tespit edilmesi nedeniyle 30.12.2003 tarihinde (7) gün oda hapsi cezası, mesleki içi eğitim ve öğrenimi geliştirmek maksadıyla yapılan sınavda başarısız olması, emir ve ikazlara rağmen kendisini geliştirmemesi nedeniyle 06.01.2004 tarihinde 1/20 aylık kesme cezası ile cezalandırıldığı, ayrıca, İzmir İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli iken; 24.09.2002 günü karıştığı bir kavgada aynı birlikte görevli bir uzman jandarmaya yumruk atmak ve müteakibinde kendisine zimmetli tabancasını eline almak suretiyle işlediği “Ast’a müessir fiil ve kavgada korkutmak amacıyla silah çekmek” suçlarında hakkında İzmir-Poligon Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığınca 25.12.2002 gün ve 2002/2819 E., 2002/863 K. sayılı iddianame düzenlenmiş olup, yargılanmasına halen devam edilmekte olduğu, 30.05.2003 tarihinde oda hapsi cezasının infazı sırasında, disiplin cezası odasına kapatılan 4 arkadaşı ile birlikte kendinin getirdiği kutu bira ve 35cl.lik votkayı içmek ve kutu bira ve votka şişesiyle ile 2 adet fotoğraf çektirmek suretiyle işlediği “Oda hapsi infaz koşullarına uymamak” suçundan hakkında İzmir-Poligon Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığınca 29.12.2003 gün ve 2003/1725, E.,2003/646 K. savılı iddianame düzenlenmiş olup, yargılanmasına devam edilmekte olduğu, 30.01.2004 tarihinde sıralı sicil üstlerince Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ncı maddesi (a,b,c) bentleri uyarınca “Silahlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir” sicilinin düzenlendiği gerekli prosedüre uyularak alınan re’sen ayırma kararının 01.06.2004 tarihinde İçişleri Bakanı tarafından onaylanarak ayırma işleminin tesis edildiği görülmektedir.

Yukarıda belirtilen disiplin safahatı itibari ile davacının daha meslek hayatının başlangıcında çok sayıda disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmadığı, tavır ve hareketlerini cezalara rağmen düzenleyemediği, aşırı derecede menfaatine ve içkiye düşkün olduğu, eylemlerinin disiplin bakımından artık Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmasını engelleyici vahamet derecesine ulaştığı, görülmekle Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 94/b ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ncı maddesinin a, b, ve c fıkraları uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE…”

(AYİM.1.D. Karar Tarihi:15.03.2005 E.2004/760 K.2005/347)

ÖZETİ:Üç yıllık meslek safahatı olan davacı astsubayın son iki yılda vuku bulan disiplinsizliklerine konu eylem ve cezaların tek tek irdelenmesi neticesinde bunların ayırma işleminin tesisine yeterli nitelik ve vehamet derecesine ulaşmadığı görüldüğünden; işlem hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır.

“…Yukarıdaki disiplin safahatının tekrar gözden geçirilmesi sonucunda; yaklaşık üç yıllık meslek hayatı olan davacının ilk yıl hiçbir disiplinsizliğinin söz konusu olmadığı ve disiplinsiz davranışlarının 08.08.1999 tarihi itibariyle başladığı ve yaklaşık iki yıllık süredeki disiplin safahatı elbette Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin anlayışına uyumlu görünmüyor ise de; cezalandırma ile sonuçlanan fiillerin ve verilen cezaların tek tek irdelenmesinde davacı hakkında ayırma işlemi tesisine yeterli nitelik ve vehamet derecesine sahip olacak kabul edilmelerinin de mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki bir önceki yıldan yaklaşık onbeş puana yakın fazla ve iyi seviyede takdir edilen 2001 yılı sicil notundan hemen bir buçuk ay sonra sakal traşı olmamak gibi bir fiilden dolayı tesis edilen tek bir disiplin cezası üzerine fikir ve karar değiştirilerek düzenlenen olumsuz ayırma sicilinin takdirinde objektif davranılmadığı değerlendirilmiştir. Dikkat çeken ve lehe kanaate ulaşma da etkili olan bir hususta; davacı hakkında Donanma Komutanlığı Disiplin Mahkemesine gönderilen suç dosyası için 1 nci üst seyir subay tarafından tanzim edilen suç Vaka Raporun da davacının disiplinsiz tutumları sıralandıktan sonra “ahlaken sağlam” bir personel olduğunun bildirilmiş olmasıdır.Açıklanan nedenlerle;Davacının disiplinsizlik nedeniyle ayırma işlemine tabi tutulması işlemi sebep ve maksat unsurları yönlerinden hukuka aykırı görüldüğünden, İŞLEMİN İPTALİNE…”

(AYİM1.D. 24.09.2002,E.2001/1526K.2002/1267)

       e. Gayrı tabii mukarenette bulunmak

ÖZETİ:İşlem tarihinde herhangi bir disiplin cezası bulunmamakla birlikte, Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı bir hareket teşkil eden gayri tabii mukaranet suçunu işlediği anlaşılan davacı subay hakkında; belge ve tanıklara dayalı maddi olayın tesbitini takiben yargılama sonuçlanmadan tesis edilen disiplinsizlik nedeniyle ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.

(AYİM.1.D.11.05.1999,E.1998/888,K.-1999/482)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir