Görev esnasında silah kullanırken başkasının yaralanmasına ve ölmesine sebep
oldukları için yargılanan asker personele ışık tutabileceği düşüncesiyle aşağıdaki
metni paylaşıyorum. Çevrenizde bu şekilde yargılanan arkadaş varsa bu metni ona
ulaştırınız

ASKER VE KOLLUĞUN SİLAH VE ZOR KULLANMA YETKİSİ

a. Genel Prensip ve İlkeler
Zor ve silah kullanırken uyulması gereken prensipler

  1. Ayırım Yapma İlkesi
    Bu ilke zor ve silah kullanma yetkisinin kimlere karşı kullanılabileceğini belirleyen
    ilkedir. Bu ilke zor ve silah kullanılırken gerçek suçlular ile suçlu olmayan masum
    insanların birbirinden ayrılmasını, özelikle çocuklara karşı zor ve silah
    kullanılmamasını, yaşlılara ve engellilere karşı suçlu olduklarında dahi zor ve silah
    kullanılırken diğer ilkelerin de dikkat alınarak yetkinin kullanılmasını ifade eder.
  2. Gereklilik İlkesi

Gereklilik ilkesi zor ve silah kullanma yetkisinin en son çare olduğunu, sadece
mevzuatın açıkça izin verdiği durumlarda yetkinin kullanılabileceğini, mevzuatın açıkça
yerine getirilmesi kapsamında görev vermediği konularda bu yetkinin
kullanılamayacağını, zor ve silah kullanma yetkisinin asıl sınırının temel hak ve
özgürlükler olduğunu ve bu hak ve özgürlüklere ihlal edecek şekilde
kullanılamayacağını, bu sınırın neresi olduğunu her tek somut olayda ayrı ayrı
değerlendirilmesi gerektiğini, mevzuatın açık izni olmadan bu yetkinin
kullanılamayacağını ifade eder.

  1. Orantılılık İlkesi

Bu ilke aşırı güç kullanılmaması gerektiğini , sadece tehdidi bertaraf edecek kadar zor
ve silah kullanılması gerektiğini, zor ve silah kullanılırken hedefte bulunan suçlular
dışında ,suçluların etrafında bulunan diğer şahıslar da zarar vermeyecek derecede zor
ve silah kullanılması gerektiğini ifade eder. Bu ilke kapsamında zor ve silah kullanırken
hedefte bulunmayan şahısların korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ayrıca bu
ilke kapsamında zararı asgari düzeye düşürmek için uygun techizat silah ve yöntemler
kullanılmalıdır.

  1. Sınırlılık İlkesi

Bu ilke zor ve silah kullanma yetkisi kullanılırken başvurulacak yöntem, techizat ve
silahların sınırlı olduğunu ifade eder. Bu yetki kapsamında zor ve silah kullanılırken
uygulanacak metodlar aşama aşama olup, belirli şartların oluşması durumunda bir
diğer basamağa geçilebileceğini ifade eder. Bu ilke kapsamında insanlara gereğinden
fazla zarar verecek silahların kullanılması engellendiği gibi, iyileşmesi imkansız ve zor
olan yaralanmalara yol açan ve kitle imha sonuçları doğuran silahların kullanılması
yasaktır.

  1. İnsancıllık İlkesi

Bu ilke zor ve silah kullananın ve kendisine karşı zor ve silah kullanılanın da insan
olduğu bilinci içerisinde gereksiz yaralanmalara ve zararlara yol açmayacak şekilde
yetkinin kullanılmasını ifade eder. Bu ilke kolluk görevlilerine ve askerlere nerede
durmaları gerektiğini gösteren adeta bir aracın kazayı önlemek için durdurulmasını
sağlayan fren mekanizması gibidir.

b. Zor Kullanma yetkisini Düzenleyen Pozitif Hukuk Normları
Mevzuatımıza baktığımızda kolluğun ve askerin zor ve silah kullanma yetkilerinin
değişik kanunlarda düzenlenmiş olduğunu görmekteyiz. Zor ve silah kullanma yetkisini
düzenleyen normlar, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında
Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununu, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu,2559 sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanunu, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Hakkında
Kanununda, ve bu kanunlarla bağlantılı olarak Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri
Yönetmeliğinde düzenlendiği görmekteyiz.

3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanununda T.C.
Devleti kara sınırlarının korunması ve güvenliğinin sağlanması ile ilgili esas ve usulleri
düzenlenmiştir. Kanunun 1. maddesine göre kanun Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve bu
Komutanlık tarafından tefrik edilen birliklerle bu birliklerin emrine verilen veya
desteğine tahsis olunan diğer birliklere uygulanacaktır. Bu birliklerin görevleri kanunun

  1. maddesinde sayma yöntemiyle belirlenmiş olup, bu görevler; sınırı korumak ve
    güvenliğini sağlamak, gümrük hattındaki giriş ve çıkış kaçakçılığı ile kara sınırları
    boyunca tesis edilen birinci derece askeri yasak bölge içerisinde suç teşkil eden
    eylemleri önlemek, suçluları yakalamak, bu bölgede işlenen meşhut suç faillerini ikinci
    derece askeri yasak bölgede de takip etmek ve yakalamak, failler hakkında zorunlu
    yasal işlemleri yapmak, yakalanan kişi ve suç delillerini ilgisine göre mahalli güvenlik

kuvvetlerine teslim etmek, kara sınırlarından iltica amacıyla giren muharip yabancı
ordu mensupları hakkında 11/08/1941 tarihli ve 4104 sayılı Muharip Yabancı Ordu
Mensuplarından Türkiye’ye İltica Edenler Hakkında Kanun hükümlerini uygulamak,
diğer mültecileri silah, mühimmat ve sair harp araç ve gereçlerinden arıtmak, bu
mülteciler ile beraberlerinde getirdikleri malzemeleri ilgili makamlara teslim etmek
olarak belirlenmiş ve bu görevlerin askeri görevler kapsamında olduğu açıkça ifade
edilmiştir. Ayrıca kanunun 2. maddesinde sınır birlikleri mensuplarının kendilerine bu
Kanun ile verilen görevlerin yapılmasında; diğer kanunların, silah kullanma yetkisi
dahil, güvenlik kuvvetlerine tanıdığı bütün hak ve yetkilere sahip olacağı açıkça
belirtilmiştir. Diğer bir ifade ile bu birliklerde görev yapan personel diğer bütün
mevzuatta bulunan silah kullanma yetkisine ilişkin yetkilere sahip olacaktır.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununu Ek 2. Maddesinde ‘’Terör örgütlerine karşı icra
edilecek operasyonlarda “teslim ol” emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya
teşebbüs edilmesi halinde kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve
orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler.’’
düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca kanunun 15. maddesine göre ‘’Terörle mücadelede
görev alan istihbarat ve kolluk görevlileri ile bu amaçla görevlendirilmiş diğer
personelin, bu görevlerinin ifasından doğduğu iddia edilen suçlardan dolayı yapılan
soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi olarak belirlediği en fazla üç avukatın ücreti
avukatlık ücret tarifesine bağlı olmaksızın ilgili kuruluşların bütçelerine konulacak
ödenekten karşılanacağı ve bu hususun Milli Savunma ve İçişleri bakanlıklarınca
müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği açıklanmıştır.
Askerin silah kullanma yetkisi 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
87 ila 90. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanunun 87.maddesi 1. fıkrasında hangi
hallerde silah kullanılacağı sınırlı sayıda sayma yöntemi ile belirlenmiştir. Aynı
maddenin 2. fıkrasında silah kullanma dereceleri, 3. fıkrada, silah kullanma tarzı,
yöntemi ve usulü, 4. fıkrada kendiliğinden ateş edilecek durumlar, 5. fıkrada ateş emri
vermeye yetkili makamlar 6. fıkrada bu maddeye uygun silah kullananlara sorumluluk
yüklenemeyeceği, 7. fıkrasında ise olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre
sanığın mensup olduğu Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği
avukatın ücreti, bu bakanlıkların bütçesine konulacak ödenekten karşılanacağı
düzenlenmiştir. Madde metni aşağıdadır.

Madde 87 – (Değişik madde: 25.04.1972 – 1582 S.K./1. md.)
Askerler karakol, karakol nöbetçisi, devriye, nakliyat muhafazası hizmetlerinde veya
asayişi temin için görevlendirildiklerinde aşağıda gösterilen hallerde silah kullanmaya
yetkilidirler.
I – Silah kullanmasını gerektiren haller
a) Bu hizmetlerden birini yaparken müessir bir fiil ile taarruza uğranıldığı veya müeesir
bir fiil veya tehlikeli bir tehdit ile bu hizmetlerle yapılmasına mukavemet edildiği takdirde

bu taarruz ve mukavemetleri gidermek için,
b) Bir taarruz veya mukavemete hazırlanan ve silahını veya mukavemete elverişli bir
aleti bırakmaya davet edildiği halde, bu davete derhal itaat etmiyen veyahut bıraktığı
silahı veya aleti tekrar eline almaya davranan veya alan kimseyi itaate zorlamak için,
c) Bu kanunun 80 ve 81 inci maddeleri gereğince muvakkaten yakalanan bir şahsın
veyahut muhafaza ve sevki kendisine tevdi edilmiş olan bir tutuklunun veya
hükümlünün kaçması veya kaçmaya teşebbüs etmesi ve verilecek dur emrini
dinlemediği görüldüğünde başka türlü ele geçirilmesi kabil olmadığı takdirde
yakalanması için,
d) Kendi muhafazasına tevdi edilmiş olan insan ve her türlü eşyaya karşı vukubulan
taarruzu defetmek için,
e) Bu maddede sayılan görevleri yapan askerlere karşı, sözle yapılan sataşma veya
hareketlerin bertaraf edilmesi sırasında mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehlikeli
bir tehditle karşılaşıldığında bu halleri gidermek için.
II – Silah kullanma derecesi
Bu maddede yazılı hizmetlerin yapılması sırasında silah kullanılması için başkaca bir
çare kalmaması veya zaruret olması şarttır.

  1. Şahıs veya topluluk silahsız ise; mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehdidin
    derecesine göre asayiş hizmeti ile görevli birlik komutanı gerekli uyarmayı yaparak
    silah kullanılacağını ihtar eder. Bu ihtara itaat edilmezse bunu sağlayacak dereceden
    başlamak üzere silah kullanılır.
  2. Şahıs veya topluluk silahlı veya taarruzun önemli derecede etkili kılacak şekilde
    aletleri taşıyorsa, silah veya aletlerin bırakılması ihtar olunur. Tecavüz taarruz veya
    mukavemet buna rağmen devam ederse itaati sağlayacak dereceden başlamak üzere
    silah kullanılır.
    III – Silah kullanma tarzı
  3. Silah çeşitlerine göre etkili olabilecek şekilde kullanılır. Önce kesici ve dürtücü
    silahlar ile ateşli silahlar hedefe tevcih edilir, sonra ateşli silahların dipçik ve kabzaları
    kullanılır, daha sonra kesici ve dürtücü ve ateşli silahlar bilfiil kullanılır.
  4. Silah kullanmak mutlaka ateş etmek değildir. Ateş etmek son çaredir. Önce havaya
    ihtar ateşi yapılır. Sonra ayağa doğru ateş edilir, mukavemet veya taarruza veyahut
    tehlikeli bir tehdide varan mukavemet hali devam ederse, hedef gözetilmeksizin ateş
    edilir.
    IV – Ateş emri ve kendiliğinden ateş etmek
  5. Ateş etmek bilhassa bunun için emir verilmiş olmasına bağlıdır.
  6. Ateş emri verilmemiş olsa dahi her asker silahını kullanabilir. Ancak silahını
    kullanılacağı zamanın ve kullanma derece ve tarzının tayini her olayın cereyan ettiği
    haller ve şartlar göz önünde tutularak silahını kullanacak asker tarafından bizzat takdir
    olunur.
    V – Ateş emri vermeye yetkili makamlar
  7. Bu maddede yazılı görevleri yapmak için birliğe görev veren üst komutan olay
    yerinde bulunuyorsa sözle ateş emri vermeye yetkilidir. Komutan, bu emri yazı ile teyit
    eder.
  8. Asayişe memur edilen kuvvetlerin olay yerinde bulunan birlik komutanı veya asayişe
    memur edilen birliğin parçalarına komuta eden en küçük komutan ve amirler dahi
    önceden emir verilmemiş olsa bile sözle ateş emri vermeye yetkilidir.
    VI – Sorumluluk
    Her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar göz önünde tutulmak kaydiyle bu madde
    hükümlerine göre silahını kullanan askere ve silah kullanma emrini veren birlik
    komutanına sorumluluk yüklenemez.
    VII – Soruşturma usulü ve adli yardım
    (Ek fıkra: 22.11.1990 – 3683 S.K./5. md.) Silah kullanmak zorunda kalan asker kişiler
    hakkında, hazırlık soruşturması Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları
    tarafından yapılır. Haklarında dava açılan sanık asker kişiler duruşmadan vareste
    tutulabilir. Olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre sanığın mensup olduğu
    Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği avukatın ücreti, bu bakanlıkların
    bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Avukat tutma ve avukatlık ücretinin ödeme
    usul ve esasları, Milli Savunma ve İçişleri bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği
    tarihten itibaren üç ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
    211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 88’inci maddesinde ‘’her asker
    veya silah kullanma emrini vermeye yetkili her komutan kanunun tayin etmiş olduğu
    müsaadeleri yerinde ve zamanında kullanmaz veya silahlarından tamamıyla istifade
    etmezse fiilin mahiyetine göre cezalandırılır.’’ düzenlemesi mevcuttur. Silah kullanma
    yetkisinin doğduğu durumlarda silah taşıyan veya silah kullanılması için emri vermeye
    yetkili olan amirlerin emir vermemesi durumunda cezalandırılacakları eylemlerinin suç
    oluşturacağı açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca her ne kadar silah kullanılması gereken
    haller Kanunun 87. maddesinde sayılarak belirlenmiş ise de, 89.maddede 87.
    maddede belirlenen haller dışında da her asker şahsın hizmete ait bir vazifeyi yaparken
    maruz kaldığı bir mukavemeti bertaraf etmek veyahut askere veya askeri eşyaya karşı
    yapılan bir tecavüze karşı koymak için silah kullanmak zarureti hasıl olursa, silah
    kullanmaya yetkili ve vazifeli olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca aynı kanun un 20
    maddesine göre doğal olarak her asker şahıs meşru müdafaa durumunda da silah
    kullanabilecektir.

Asker ve kolluğa silah kullanma yetkisi veren diğer bir kanun ise 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununudur. Bu kanunun 22. maddesine göre aşağıdadır.
Madde 22 – (1) Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden
gümrük bölgesine girmek, çıkmak veya geçmek isteyen kişiye “dur” uyarısında
bulunulmasına rağmen bu uyarıya uymaması halinde, havaya ateş edilmek suretiyle
uyarı yinelenir. Ancak silahla karşılığa yeltenilmesi ve sair surette meşru müdafaa
durumuna düşülmesi halinde, yetkili memurlar saldırıyı etkisiz kılacak oranda
doğrudan hedefe ateş edebilir. Memurların silah kullanmalarından dolayı haklarında
soruşturma ve kovuşturma açılması halinde, bağlı bulunduğu kurum tarafından avukat
sağlanır ve avukatlık ücreti kurumlarınca karşılanır.

(2) Kaçakçılığı önleme, izleme ve araştırmakla yükümlü olanlar, gümrük bölgesindeki
her nevi deniz araçlarına yanaşıp yük ve belgelerini incelemeye yetkilidir. Görevlilerin
yanaşmasına izin vermeyerek kaçan veya kaçmaya teşebbüs eden her nevi deniz
araçlarına uluslararası deniz işaretlerine göre telsiz, flama, mors ve benzeri işaretlerle
durması ihtar olunur. Bu ihtara uymayan deniz araçlarına uyarı mahiyetinde ateş edilir.
Buna da uymayıp kaçmaya devam ettiği takdirde durmaya zorlayacak şekilde üzerine
ateş edilir.
Asker ve kolluğa zor ve silah kullanma yetkisi veren diğer kanun 2803 sayılı Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunudur. Bu kanunun 11. maddesine göre
‘’Jandarma, kendisine verilen görevlerin ifası sırasında hizmet özelliğine uygun ve
görevin gereği olarak kanunlarda öngörülen silah kullanma yetkisine sahiptir.’’Kanun
sadece jandarma için bu yetkiyi düzenlemiş gibi görünse de 3497 sayılı Kara
Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanununun 2. maddesi 3. fıkrasında
yapılan yollam nedeniyle bu kanundan doğan silah kullanma yetkisine sınırlarda görev
yapan Kara Kuvvetleri personeli de sahiptir. Kanun silah kullanma yetkisini detaylı
olarak düzenlemese de bu konuda detaylı düzenlemeyi kanunun uygulanmasını
gösterir Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği içermektedir. Yönetmeliğin

  1. maddesinde zor ve silah kullanma yetkisine ilişkin detaylı düzenleme mevcuttur.
    Madde 39 – Jandarma, aşağıda yazılı hallerde silah kullanmaya yetkilidir:
    a. Nefsini müdafaa etmek için,
    b. Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men’i mümkün olmayan bir
    saldırıyı savmak için;
    c. Ağır cezayı gerektiren bir suçtan sanık olarak yakalanıp nezaret altında bulunan
    veya herhangi bir suçtan hükümlü veya tutuklu olup da tutulması veya nakil ve sevki
    jandarmaya verilmiş olunan kişilerin kaçmaları veya bu maksatla jandarmaya saldırıları
    halinde yapılacak “dur” ihtarına itaat edilmemiş ve kaçmaya ve saldırıya engel olmak
    için başka çare bulunmamışsa,
    d. Korumakla memur oldukları yer, tesis ve diğer yapılar ile karakol ve silah deposu
    gibi yerlere, elindeki silaha veya kendisine teslim edilmiş kişilere karşı vuku bulacak
    saldırıyı başka türlü savuşturma imkanı olmamışsa,
    e. Ağır cezayı gerektiren ve meşhut cürüm halinde bulunan suçlarda suçlunun veya
    infaz kurumu ve tutukevinden kaçan hükümlü veya tutuklunun saklı olduğu yerin
    aranması sırasında, o yerden şüpheli bir şahıs çıkarak kaçtığı ve dur emrine kulak
    asmadığı görülerek başka türlü ele geçirilmesi mümkün olmazsa,
    f. Görevi sırasında jandarmaya tecavüze veya karşı koymaya elverişli silahların ve
    aletlerin teslimi emredildiği halde, emrin derhal yerine getirilmeyerek karşı gelinmesi
    veya teslim edilmiş silah ve aletlerin zorla tekrar alınmasına kalkışılmışsa,
    g. Jandarmanın görevini yapmasına yalnız veya toplu olarak fiili mukavemette
    bulunulmuş veya fiili saldırı ile karşı gelinmişse,
    h. Devlet nüfuz ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmişse,
    i. Ülke içinde rastlanan kaçakçılar “dur” emrini dinlemez ve havaya ateş açılarak
    yapılan uyarıya da aldırmaz ise kaçakçıları ele geçirmek için,

j. Ceza infaz kurumlarıyla tutukevlerinden kaçma girişiminde bulunan, tutuklu ve
hükümlüler tekrarlanan “dur” emrine itaat etmeyerek girişimlerini sürdürürlerse
kaçmalarını önlemek için; topluca fiili saldırıya kalkışırlarsa, saldırılarını savuşturup ele
geçirmek için,
k. Ceza infaz kurumları ile tutukevlerinde, iç yönetimce bastırılmayan isyan, kargaşa,
direnme ve kavga çıkması durumunda; cezaevi müdürü ile gardiyanların başvurusu
üzerine kuruma girilmesi halinde,(a) ve (b) bentlerinde gösterilen silah kullanma
yetkileri çerçevesinde,
……………………..
Zor ve silah Kullanma yetkisini düzenleyen bir diğer kanun ise 2559 sayılı Polis Vazife
ve Salahiyet Kanunudur. Bu kanunun 25. maddesinde mevcut bulunan ‘’Polis teşkilatı
bulunmayan yerlerde il, ilçe ve bucak jandarma komutanları ile jandarma karakol
komutanları bu kanunda yazılı vazifeleri yapar ve yetkileri kullanırlar.’’ düzenlemesi
gereği bu kanundan doğan silah kullanma yetkilerini Jandarma personeli de
kullanmaya yetkilidir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi 3497 sayılı Kara Sınırlarının
Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanununun 2. maddesi 3. fıkrasında yapılan
yollama nedeniyle bu kanundan doğan silah kullanma yetkisine sınırlarda görev yapan
Kara Kuvvetleri personeli de sahiptir. Kanunun 16. maddesinde zor ve silah kullanma
yetkisi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Madde 16 – (Değişik madde: 02.06.2007 – 5681 S.K./4. md.)(*)
Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve
kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve
direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet,
maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya
kullandığı bedeni gücü,
b) Maddi güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında
kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller,
polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya
zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde
bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı
araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu
kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak
araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin
koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya
ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,

b) Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında,
bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri
verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak
amacıyla ve sağlayacak ölçüde,silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye
duyabileceği şekilde “dur” çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya
devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen
kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise
kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini
kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla
saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde
duraksamadan silahla ateş edebilir.

c. Türk Ceza Kanununda mevcut bulunan konuyla ilgili düzenlemeler
Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında İkinci Bölümde Ceza Sorumluluğunu Kaldıran
veya Azaltan Nedenler arasında 24. maddede Kanunun hükmü ve amirin emri hususu
düzenlenmiştir. Bu madde kapsamında kanunun hükmünü yerine getiren veya yetkili
bir merci tarafından verilen ve konusu suç teşkil etmeyen emri görevi gereği yerine
getiren kimseye ceza verilmeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Ceza Kanununun 24.
maddesi aşağıdadır.
Madde 24 – (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri
uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine
getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği
hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

d. Zor Ve Silah Kullanma Yetkisine İlişkin İçtihatlar
Askeri Yargıtay Kararı
Askeri Yargıtayın 2009/0531 E, 2009/2019 K sayılı kararına göre ‘’aralarında
mütevaffanın da bulunduğu 20-25 kişilik atlı grubun 1’inci derecede askerî yasak
bölgede sınır ihlali yapmaları üzerine, sanığın kendilerine önce dur uyarısı yapması ve
uyarıya uyulmayınca da iki el ateş etmesi neticesinde müteveffanın bacaklarından
yaralanması ve bilahare yapılan tüm müdahalelere karşın kurtarılamayarak ölmesi ile
sonuçlanan olay sırasında; sanığın, kanundan doğan yetkilerini kullandığının ve
hukuka uygunluk koşullarının oluştuğunun kabulü ile yazılı olduğu şekilde atılı suçtan
beraatine karar verilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden; katılan

vekilinin kabule değer bulunmayan ve dosya içeriği ile uyumlu olmayan temyiz
sebeplerinin reddi ile beraat hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 1. Dairesi 2002/1274 E, 2002/2325 K. sayılı kararına göre Maktül ve
arkadaşlarının çalıntı oto ile 03.30 sıralarında seyrettikleri sırada, çalıntı araba kontrolü
yapmak amacıyla sanık ve arkadaşı Şeref ́in otoları durdurmak istedikleri, polis
kontrolünü gören maktülün aracı polislerin üzerine sürerek zik zak yaparak kaçmaya
başladığı, araçlarına binen sanık polisle arkadaşının takibe başladıkları ve kaçmakta
olan araca dur ikazı yaparak ateş açtıkları, bu atışlardan birinin çalıntı otoyu kullanan
maktülün sırtına isabet ettiği ve aldığı bu yara sonucu maktülün öldüğü
anlaşıldığından, sanığın Polis Vazife Selahiyet Kanununun 16. maddesinin kendisine
verdiği yetkiyi kullanırken işlediği fiil nedeniyle TCK.nun 49/1. maddesi gereğince
beraatine karar verilmesi gerekir.

Av. Yalçın TORUN

UYARI
Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Av.Yalçın
TORUN’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti amacıyla zaman içerikli
elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı metinler avukat
meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir, fakat metinlerin
tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web sitelerinde
yayınlanmasına iznimiz yoktur

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir