İnternet Ortamında Kişilik Haklarının  Ve Özel Hayatın Korunması

İnternet Ortamında Kişilik Haklarının  Ve Özel Hayatın Korunması

1. Genel Olarak

İnternet Ortamında ifade özgürlüğünün sınırları aşılarak,  bazen  gerçeği yansıtmayan, bazen  gerçekler  saptırılarak,  propaganda yöntemleri de kullanılarak  yazılı,  sesli veya görsel mesajlar içeren  paylaşımlar ile  kişilere saldırılarda bulunulduğu, hakaret edildiği, çoğu zamanda  her ne kadar gerçekleri içerse de, kişilerin özel hayatlarına ilişkin kişisel verilerin rızaları olmaksızın gözler önüne serildiği, paylaşılmasında kamu yararı bulunmayan itibarı zedeleyici haber ve paylaşımların uzun süredir paylaşılmaya devam ettiği bir çok vakıa ile sıkça karşılaşılmaktadır.  Daha da kötüsü, bu tür kişisel verilerin ve kişilik haklarına saldırı içeren  paylaşımların  sosyal ağlar üzerinden çok kısa bir sürede bir çok alıcıya kolaylıkla ulaşıyor olmasıdır. Böyle bir durumda haksız yere internet ortamında saldırıya maruz kalan kişilik hakları zarar gören gerçek kişinin,  en kısa sürede hangi hukuki  çarelere  başvurabileceği hususu önem kazandığından, yazımızda kısaca incelenecektir. Konuya ilişkin suç oluşturan eylemler, kabahatler,  tazminat talepleri ve Kişisel Verilerin Koruma Kuruluna yapılacak şikayetler  yazının  kapsamı dışında tutulmuştur,  bu konular farklı yazılarımızda  ayrıca  ele alınacaktır.  Konumuza ilişkin incelemeye başlamadan önce, kişilik haklarının neler olduğunun ve internet ortamında ne tür  paylaşımların kişilik haklarına ve kişi mahremiyetine saldırı oluşturabileceğinin de kısaca  açıklanmasında fayda vardır.

2. Kişilik Hakları

“Kişilik hakkı”  kavramı Türk Medeni Kanununda tanımlanmamıştır. Yargıtay çeşitli kararlarında  kişilik hakkını ’’ ….kişiliği oluşturan değerler üzerindeki mutlak surette korunan, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları ifade eder. Kişinin hayatı, beden ve ruh sağlığı, beden bütünlüğü, özgürlüğü, onur ve saygınlığı, özel hayatının gizliliği, sırları gibi unsurlara yönelik bir saldırı kişilik hakkının ihlali sayılır. Ancak kişilik haklarının zamana ve durumun koşullarına göre değişebilen dinamik bir alan olması nedeniyle kapsamı konusunda sınırlayıcı bir sayım yapmak mümkün olmamaktadır. ‘’   şeklinde tanımlamıştır[1].  Yargıtay’ın içtihatlarına paralel bir yaklaşımla  insanın olanaklarını gerçekleştirebilmesi için  sahip olduğunu kabul ettiğimiz bütün “kişisel değerlere”  kişilik hakkı demek yanlış olmayacaktır.    Kişisel değerler “iç kişisel değerler”  ve “dış kişisel değerler”  olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.  İç kişisel değerler, kişinin insan olması nedeniyle sahip olduğu değerlerdir. Bunlar bedensel bütünlüğe ilişkin değerler (vücut, yaşam, sıhhat gibi) ve ruhsal bütünlüğe ilişkin değerleridir. Dış kişisel değerler ise,   sosyal ilişkide bulunma hakkı olarak adlandırılmaktadır. Bunlar toplumda birlikte yaşamanın sonucu olarak doğan değerler olup, kişinin toplum içindeki durumunu belirleyen değerlerdir. “Saygınlık”, “itibar” “özel tanıtma araçları “(isim, meslek unvanları, armalar, ticaret markaları, diğer ticari tanıtma araçları gibi) “resim” ve “ses” gibi değerler bunlar arasında sayılabilir[2]. Bahse konu değerler sınırlı olmayıp, neleri kapsayabileceği her bir olayın özelliğine göre belirlenmektedir. Ayrıca kişilik haklarının  mutlak haklar olduğu,  şahıs varlığı haklarından oldukları, ölümle son buldukları, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar oldukları kabul edilmektedir.

Yargıtay içtihatlarına bakıldığında aşağıdaki eylemlerin internet ortamında kişilik haklarına saldırı oluşturduğu yönünde kararlar verildiği görülmektedir.

İnternet ortamında kişilerin  isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmasının kişilerin şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu ve kişilik haklarını zedelediği,

“Kooperatifte Skandal İddialar” başlıklı haber  içeriğinde kişilerin isimlerinin de açıkça geçmesi  kişilik haklarına saldırı oluşturacağı,

Fotoğrafçılık yapan sanığın, katılanın evlilik resimlerinden bir kısmını, katılanların bilgisi ve rızası dışında, iş yerinin vitrininde ve internet sitesinde yayınlamasının kişilik haklarını ihlal edeceği,

“Hekimin hastasını taciz ettiğine ilişkin iddiaların” sosyal medyada paylaşılmasının  hekimin kişilik haklarına saldırı oluşturacağı,

Hamamda çektirilmiş fotoğraflarının ilgili kişinin rızası olmaksızın internet ortamında yayımlanmasının  ilgilisinin şeref ve haysiyetini ihlal edici ve kişilik haklarını zedeler mahiyette olduğu,

İnternet gazetesinde kişinin terör örgütü ile ilişkilendirmesinin, kişilik haklarını zedeleyeceği,

Ünlü bir sinema oyuncusunun davalıya ait kafede daimi bir müşterisi olduğu intibaı yaratmak maksadıyla  yemek yerken çekilen bir fotoğrafının menü, reklam ve tanıtımlarında kullanılmasının kişilik hakkı ihlali olduğu,

“Patron kartıyla lüküs hayat” başlıklı haber içeriklerinde her ne kadar kişi  hakkında açılan davaya dair bilgi verilse de, 8 yıl sonraki bir tarihte artık haberlerin güncelliğini yitirdiği  için haberin yayınlanmasına devam edilmesinin kişilik haklarına zarar vereceği , yönünde tespitlerde bulunulduğu görülmektedir.

Yukarıda İfade ettiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere  internet ortamında gerçekleştirilen kişisel veri paylaşımının ne zaman kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin  belirlenmesi için her olayın özelliğine göre ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.

3.İnternet Ortamında Kişilik Hakkı İhlalinde Başvurulabilecek Hukuki Çareler

Kişilik haklarının ve özel hayatın internet ortamında korunmasını sağlayan temel düzenlemeler “5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da” bulunmaktadır. Kanun, içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik,  yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usulleri düzenlemektedir.  Kanunun 9. maddesinde  kişilik hakları ihlal edildiğinde  başvurulacak hukuki çareleri düzenlemiştir. İlgili maddede,  kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek kişinin “içerik sağlayıcısına”, buna ulaşamaması hâlinde “yer sağlayıcısına” başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan “sulh ceza hâkimine” başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini talep edebileceği hususu düzenlenmiştir. Kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılacaktır. Hakime başvurulduğunda ise hakim yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlayacaktır. Hakimin içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği derhâl, en geç dört saat içinde ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcı tarafından yerine getirilecektir. Sulh ceza hakiminin  kararını süresinde yerine getirmeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları adli para cezası ile cezalandırılacaktır.

Kanunun 9/A maddesi ise internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişilerin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını isteyebilecekleri hususu düzenlenmiştir. Yapılan bu istekte; hakkın ihlaline neden olan yayının tam adresi (URL), hangi açılardan hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklama ve kimlik bilgilerini ispatlayacak bilgilere yer verilmesi gerekmektedir. BTK Başkanı, kendisine gelen bu talebi uygulanmak üzere derhâl Erişim Sağlayıcılar Birliğine bildirecek, erişim sağlayıcılar tedbir talebini derhâl yerine getireceklerdir. Erişimin engellenmesini talep eden kişiler, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğinden bahisle erişimin engellenmesi talebini talepte bulunduğu saatten itibaren yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin kararına sunacaklardır. Hakim, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilip edilmediğini değerlendirerek vereceği kararını en geç kırk sekiz saat içinde açıklayacak ve doğrudan BTK’ya  gönderecektir; aksi halde, erişimin engellenmesi tedbiri kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Kısaca özetleyecek olursak; kişilik haklarının ihlali durumunda uygulanacak 9. maddedeki yol haritasına baktığımızda “uyar kaldır” yöntemi ve “yargı yolu” olarak iki yol bulunmaktadır[3]; önce içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteme veya doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini talep etme olanakları vardır. Erişimin engellenmesi tedbir niteliğinde bir karardır. Madde 9/A tedbirlerine başvururken ise yargı yolu gibi bir seçenek bulunmamakla beraber Kuruma bir başvuru formu ile başvurulur ve erişimin engellenmesi kararı alınabilmektedir. Derhal alınan  bu karar sonrasında hakime tekrar başvurmak gerekmektedir.

“İnternet Ortamında Kişilik Haklarınıza zarar gelmemesi dileğiyle”

                                                                                               Avukat ve Arabulucu

                                                                                               Yalçın TORUN

[1] Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun  06.07.2018  tarih ve E.2017/5 , K.2018/7 sayılı Kararı  

[2] Ahmet Kılıçoğlu, Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk,  Ankara, s.6.

[3] DOĞAN Aişe Sena, Kişilik Hakkının 5651 sayılı Kanun’un 9. Maddesi Kapsamında Korunması, Bilişim Hukuku Dergisi (2020/2)

Tel:0312 432 56 78 – 0505 621 99 92

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir