VELAYETİN DÜZENLENMESİ
Türk hukukunda kural olarak ortak velayet kabul edilmiş yani eşler 18 yaşından küçük çocuklarının haklarını ve üstün menfaatini, gönüllülük esasına uygun olarak birlikte ve eşit şekilde korumakla yükümlüdür. Dolayısıyla bu yazımızda velayet hakkına, velayet hakkının kapsamına, velayetin düzenlenmesine(velayetin kaldırılmasına vevelayetin değiştirilmesine) yer verilecektir.
A. VELAYET HAKKI
TMK Madde 336’da “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme evlilik birliği içerisindeki eşler için getirilmiş olup resmi olarak evli olmayan Anne-Baba için ayrı bir düzenleme getirilmiştir.
Eşlerin ortak yaşamına son verildiği, ayrılıklarına karar verildiği takdirde velayet hakim tarafından eşlerden birine verilebilir. Bu durumda hakimin takdir hakkı vardır. Ancak boşanma halinde hakim çocukların velayetini eşlerden birine vermek zorunda olup boşanma halinde hakimin takdir yetkisi olmayacaktır. Bu durum TMK Madde 336’daki “Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.” Şeklindeki düzenlemeden de açıkça anlaşılmaktadır.
B. EVLİ OLMAYAN ANNE-BABANIN VELAYET HAKKI
TMK madde 337’de evli olmayan anne-babanın velayet hakkının nasıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre; “Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.“
C. VELAYETİN KAPSAMI
Velayetin kapsamına bakıldığında; Çocuğun eğitimini, dini eğitimini, çocuğun temsil edilmesini, çocuğun aileyi temsil etmesini, çocuk ile anne ve baba arasındaki hukukî işlemleri, çocuğun fiil ehliyetini, çocuğun korunmasını kapsar.
Bu kapsamda; Çocuğun adını anne ve babası koyar. Anne ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Anne ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Anne ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel engelli olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve meslekî bir eğitim sağlarlar. Yine Çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Anne ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir. Ayrıca Anne ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir. Çocuk ile ana veya baba arasında ya da anne ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukukî işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin onayına bağlıdır.
D. VELAYETİN KALDIRILMASI
Velayetin kaldırılmasından önce hakim mutlaka koruma tedbirlerine başvurmalıdır. Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır. Bu önlemler şu şekilde olabilir; Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş hâlde kalırsa hâkim, çocuğu anne ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir. Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, anne ve baba veya çocuğun istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir. Anne ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır. Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim bazı hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir. Bu haller; Anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi ve anne ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması halidir. Anne ve babanın ikisi bakımından da velayet kaldırılmışsa çocuğa bir vasi tayin edilir. Çocuk artık velayet değil vesayet altında olur. Velayetin kaldırılması, velayetin değişmesi ile karıştırılmamalıdır. Velayetin kaldırılmasında çocuk artık velayet değil vesayet altında olacaktır. Ama velayetin değişmesinde örneğin çocuğun velayeti anneden alınıp babaya verilir, yani ebeveynlerin velayet yetkisi ortadan kalkmamakta sadece yer değiştirmektedir.
Yazımızın son kısmında bu iki durumun karıştırılmaması için velayetin değişmesi hususuna da ayrıca değinilecektir.
Çocuğun menfaati ve güvenliği için tehlike oluşturmuyorsa, velayetin kaldırıldığı anne veya baba ile ya da her ikisi ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilir. TMK m. 350 hükmü gereğince, velayet kaldırılmış olsa dahi anne ve baba, çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılamakla yükümlüdür. Velayetin kaldırılması bu yükümlülüğü sona erdirmez. Ancak anne ve babanın veya çocuğun ödeme gücü bulunmayabilir. Bu durumda çocuğun giderleri Devlet tarafından karşılanır. TMK m. 348’e göre velayetin kaldırılması hem mevcut hem de doğacak tüm çocukları kapsar. Hepsi hakkında velayet kaldırılmış olur. Ancak kararda bunun aksi belirtilebilir.
- Anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi sebebine dayalı olarak velayetin kaldırılması
a. Anne ve Babanın Deneyimsizliği
Bu sebepte anne ve baba çocuğa karşı olan görevini gereği gibi yerine getirmemektedir. Görevi gereği yerine getirememe çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir. Madde metninde bu sebepler örnek vermek suretiyle sayılmıştır. Bunlar deneyimsizlik, hastalık, çocuğun bulunduğu yerden başka bir yerde bulunma vb. sebeplerdir. Bu sebepler çocuğa karşı görevlerin sürekli olarak gereği gibi yerine getirilmesini engelleyen sebeplerdir.
Anne ve babanın deneyimsizliği genç olmalarını değil çocuğu temsil etmede yetersiz kalmalarını ifade eder. Çocuğa gerekli ilginin gösterilmemesi çocuğun eğitimi için gerekli imkanların kullanılmaması gibi durumlarda çocuğun temsili
sağlanamadığından velayetin kaldırılmasına karar verilir. Örnek Yargıtay kararı şu şekildedir; “ davacı ile davalının evlilik dışı ilişkilerinden 09.11.2007 tarihinde … isimli müşterek çocuklarının dünyaya geldiği, baba ile soy bağının “tanıma” yoluyla kurulduğu, tarafların bir müddet birlikte yaşadıkları, daha sonra davalının müşterek çocuğu bırakarak ortak haneyi terk ettiği, bir daha çocuğu arayıp sormadığı, babanın evlenip…da yaşadığı, çocuğun babaanne yanında kaldığı, ancak babanın çocukla devamlı ilgilendiği, yargılama sürecinde de çocuğu yanma aldığı, çocuğun baba ile birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece görüşüne başvurulan uzman da, çocuğun velayetinin babaya verilmesinin uygun olacağını bildirmiştir. Dosyada uzman görüşünden ayrılmayı gerekli kılan bir olgu ve delil bulunmamaktadır. Bu durumda, annenin velayet görevini yerine getirmediği, velayetin kaldırılması koşullarının (TMK m. 348) oluştuğu, davacı babanın da velayet görevini üstlenmesine engel bir durumunun bulunmadığı anlaşıldığından davanın kabulü ve velayetin davacı babaya verilmesi (TMK. m. 337/2) yerine, davanın reddi ile annenin çocuk üzerindeki velayetinin kaldırılmasına çocuk için vasi atanması için ihbarda bulunmasına karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2.H.D. 2016/13524 E., 2016/12659 K., 28.06.2016 T.)
b. Anne ve Babanın Hastalığı
Her hastalık olmamakla birlikte kimi hastalıklar gerek çocuğun temsiline engel olduğundan gerek de çocuk hakkında alınması gereken kararların alınmasını engellediğinden çocuğun üstün yararı için velayetin kaldırılmasına karar verilir. Örneğin akıl hastalığı halinde durum böyledir. Örnek Yargıtay kararı aşağıdadır; “Velayetin ana ve babadan kaldırılması istenmiştir. Sebep olarak her iki ebeveynin de “akıl hastası” olduğu gösterilmiştir. Davalı (baba)nın akıl hatası olduğu
tıbben belirlenmiş, bu sebeple kısıtlanmış, velayet altına konulmuştur. Boşanma davası da akıl hastalığı sebebine dayanılarak açılmış ve kabul edilmiştir. Boşanma kararı ile birlikte velayetin davacı anneye bırakılmasına karar verilmiştir. Yargılama sırasında velayet düzenlemesine esas olmak üzere alınan 11.07.2011 tarihli raporda “her iki ebeveynin de sorumluluklarını yerine getirecek yeterlilikte olmadıkları” bildirilmiş, daha sonra alınan 10.03.2014 tarihli raporda ise “velayetin anneye bırakılmasının uygun olacağı” ifade edilmiştir. Raporlar arasındaki çelişki giderilmeden velayet konusunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”( Yargıtay 2.H.D.2014/24395 E., 2015/9989 K., 12.05.2015 T.)
c. Anne ve Babanın Başka Yerde Bulunması
Başka yerde bulunma sadece anne ya da babanın uzakta yaşaması anlamında değildir. Velayetin kaldırılmasına karar verebilmek için başka yerde bulunma çocuğun temsil edilmesinde güçlük yaratıyor olmalıdır. Diğer bir ifadeyle başka yerde bulunma aynı zamanda çocukla ilgili gereken kararların alınmasına engel olmalıdır.(GENÇCAN syf.1409) Örnek Yargıtay Kararı aşağıdadır; “Boşanma kararıyla 2002 doğumlu müşterek çocuk Oğuzhan’ın velayeti davalı anneye verilmiş, baba ile de kişisel ilişki düzenlenmiştir. Çocuk halen anne ile beraber kalmakta ve anne yanında okula gitmektedir. Annenin çocuğa karşı kötü davranışı, velayet görevini ihmali ya da kötüye kullanımına ilişkin bir iddia bulunmadığı gibi mahkemece re’sen tespit edilmiş böyle bir durumda söz konusu değildir. Mahkemenin davanın devamı sırasında çocuğun baba yanında kaldığına ilişkin tespiti de, dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Hemşire olarak görev yapmakta olan annenin, Eskişehir’den Adana iline taşınmış olması velayetin değiştirilmesi sebebi olarak kabul edilemez. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. “(Yargıtay 2.H.D. 2011/3677 E., 2011 /16615 K., 24.10.2011 T.)
- Anne ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması sebebine dayalı olarak velayetin kaldırılması
a. Anne ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi
Bu sebebe dayanarak velayetin kaldırılması için anne ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesinin çocuğun temsiline engel olması yani çocuk hakkında alınması gerekli kararların alınmasına engel olması gerekir. Örnek Yargıtay Kararı aşağıdadır;
“Toplanan delillerden davalı babanın velayet görevini gereği gibi yerine getirmediği, küçük Bora’ya yeterli ilgiyi göstermediği, küçüğe davacı teyze ve anneanne tarafından bakıldığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun
348.madde şartları oluşmuştur. Mahkemece davacının davasının kabulüne karar verilip davalıda bulunan velayetin kaldırılmasına, vasi atanması hususunda Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmasına karar vermek gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması doğru olmamıştır.” (Yargıtay 2.H.D.2011/4655 E., 2011/18053 K., 03.11.2011 T.)
“Toplanan delillerden, davalı annenin kocasının ölümünden sonra çocukları ile ilgilenmediği, dava devam ederken Konya’da başkası ile gayri resmi bir birliktelik yaşamaya başladığı, velayetin kaldırılması istenen 1997 doğumlu Bedirhan ve 1999 doğumlu G.’ın ise dava açılmadan bir süre önce davacı dede yanına gittikleri ve halen orada yaşamaya başladıkları anlaşılmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı tarafından, çocuklarla ve taraflarla yapılan görüşmeler sonucu düzenlenen 08.10.2012 tarihli raporda da, idrak çağında olan çocukların beyanlarına itibar edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Küçükler de, anneleri yanında kalmak istemediklerini, dedeleri ile yaşamak istediklerini beyan etmişlerdir. Gerçekleşen bu olgular karşısında, yerel mahkemece, davalı annenin çocukları üzerindeki velayet hakkının kaldırılmasına karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamıştır.”(Yargıtay 2.H.D. 2013/939 E., 2013/20212 K., 09.09.2013 T.)
b. Anne ve babanın çocuğa karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması
Anne ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile
istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlâk sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Ana ve Baba bu duruma aykırı olarak, çocuğun eğitimine gereken önemi verilmezse yani mesela çocuğu okula göndermezse, çocuğun hastalığına kayıtsız kalıp tedavisine gereken önemi vermezse velayetin kaldırılmasına karar verilir.
E.VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ
TMK Madde 183 “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.” Hükmünü haizdir. Bu hüküm aslında velayetin anne ya da babaya verilmesinden sonra anne veya babanın durumunda meydana gelen değişikliğin çocuğun velayetinin diğer tarafa verilmesini gerektireceği halleri düzenleme altına almak için konulmuştur. Velayetin değiştirilmesini gerektiren haller örnekleme suretiyle sayıldığından bu haller dışında örneğin velayet kendisine verilmeyen taraf ile çocuğun kişisel ilişki kurmasının engellenmesi halinde de bu yola başvurulabilecektir. Bu yola durumun değişmesi halinde her daim başvurulabilir. Bu konuya ilişkin örnek Yargıtay kararı ise aşağıdadır;
“boşanma kararıyla müşterek çocuk….’un velayeti anneye bırakılmış, davacı baba 05.10.2015 tarihinde velayetin kendisine verilmesi için bu davayı açmıştır. Velayet düzenlemesi yapılırken: göz önünde tutulması gereken temel ilke çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3: Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1) dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken: onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yaşamları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını da etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Müşterek çocuk uzman raporundaki beyanında annesiyle yaşamak istediğini söylemiş, uzman tarafından da isteği doğrultusunda çocuğun üstün yararı gözetilerek velayetin değiştirilmesine yer olmadığı belirtilmiştir. Dosya kapsamındaki delillerden ve tanık beyanlarından davacı babanın boşanmadan sonraki dava tarihine kadar olan yaklaşık beş yıllık süreçte müşterek çocuğu 25 defa icra kanalıyla şahsi ilişkiyi sağlayabildiği, bu suretle annenin baba ve çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engelleyerek velayet görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. Bu suretle çocuğun tercihi üstün yararına uygun olmadığı gibi baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi sebep ve deliller de bulunmamaktadır. O halde davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.”(Yargıtay 2.H.D. 2016/12054 E., 2016/11763 K.., 16.06. 2016 T.)
E. VELAYETİN DÜZENLENMESİNDE GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Velayetin düzenlenmesinde(velayetin kaldırılmasında ve değiştirilmesinde) görevli mahkeme aile mahkemesidir. Velayetin düzenlenmesi HMK’da çekişmesiz yargı işi olarak sayıldığından(HMK Madde 382/2-b-13) ve çekişmesiz yargı işlerinde de yetkili mahkeme Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi olduğundan davacının oturduğu yer mahkemesi yetkilidir. Davacının oturduğu yer mahkemesi velayetin kaldırılmasına karar verdiğinde kendiliğinden sulh mahkemesine, çocuğa vasi atanması için ihbarda bulunur. Bu hususa ilişkin örnek Yargıtay kararı aşağıdadır;
“4787 s. Kanunda yapılan söz konusu değişiklik gereğince, vasi tayinine ilişkin davalarda aile mahkemesi görevli olmadığından mahkemece velayetin babadan kaldırılmasına, küçüğün vesayet altına alınması için ilgili ve yetkili vesayet makamına gerekli ihbarın yapılmasına karar verilmesi gerekirken kısa kararda küçüğün dedesinin vasi olarak atanmasına karar verilmesi de DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.” (2. HD, 2007/19530 E., 2008/3196 K. 11.03.2008 .T)
Av. Meryem KILIÇ & Av. Yalçın TORUN
UYARI
Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Av.Yalçın TORUN’a ve Stj.Av.Meryem KILIÇ’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti amacıyla zaman içerikli elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı metinler avukat meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir, fakat metinlerin tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web sitelerinde yayınlanmasına iznimiz yoktur