YASAL MAL REJİMİ VE TASFİYESİ

A.YASAL MAL REJİMİ

  1. 01/01/2002’den Önceki Durum


17.02.1926’da kabul edilen ve 01.01.2002’ye kadar yürürlükte kabul edilen Kanunu Medenide eşler arasında mal ayrılığı rejimi kabul edilmişti. Bu kanunun 146.Maddesi “Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır.” hükmünü haizdi. Buna göre evlilik birliği içerisinde satın alınan mal hangi eş adına kayıtlı ise o mal o eşe ait sayılıyordu. 01.01.2002 döneminden önce gerçekleşen boşanmalarda bu kanun uygulama alanı bulacağından eşlerin kendi adlarına edindikleri mallar yine o eşe ait sayılacaktır. Bu dönemde eşler evlilik birliği içerisinde yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi değil de mal ortaklığı rejimini de kabul edebiliyordu. Yani evlilik birliği içerisinde edinilen mallarda elbirliği mülkiyeti söz konusu oluyordu. Ancak elbirliği mülkiyette, eşlerden birinin mal üzerinde tasarrufta bulunabilmesi diğer malik olan eşin de rızasını
gerektirdiğinden çok da yaygın değildi.
Gerek mal ayrılığı gerek de mal ortaklığı rejiminde eşler arasındaki mal paylaşımı ayni
şekilde gerçekleşir.

2. 01/01/2002’den Sonraki Durum

1 Ocak 2020’de yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu önceki medeni kanundan tamamen farklı bir düzenlemeyle TMK Madde 202’de “Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.” denilerek eşler arasında eşitliğe dayalı olan yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma” rejimini kabul etmiştir. Bu tarihten önce evlenen ve halen evlilikleri devam eden çiftlerin mal rejimi konusunda da 4722 sayılı Uygulama Kanununda 10.m. ile : “(1) 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde, bu tarihten başlamak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılır (2) Şu kadarki eşler yukarıdaki fıkrada öngörülen bir yıllık süre içinde
mal rejimi sözleşmesi ile yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilirler” düzenlemesi getirilmiştir. Yani artık evlilik birliği içerisinde edinilen mallarda paylaşım kabul görmüştür ve mallar aşağıda değinilecek istisnalar dışında artık yarı yarıya paylaşılacaktır. Bu duruma tabi olmak istemeyen eşler evlenmeden önce iki şekilde kanunen öngörülmüş edinilmiş mallara katılma rejiminden farklı bir mal rejimini benimseyebilirler. Buna göre ya evlenme başvurusu esnasında yazılı olarak seçim yapabilirler ya da noterde düzenleme ya da onaylama şeklinde mal rejimi sözleşmesi ile yapabilirler. .Evlenmeden sonra ise eşler istedikleri zaman farklı bir mal rejimini seçebilirler. Ama bu durumda noterde resmi şekilde mal rejimi sözleşmesi yapılması gerekir.


a.MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ YAPMA EHLİYETİ

TMK Madde 204 “Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir. Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.” hükmünü haizdir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere mal rejimi sözleşmesi yapma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan eşlerin bizzat notere gitmesi gerekecektir, bu sözleşme vekil vasıtasıyla yapılamaz. Bu nedenledir ki kanun eşlerin yaptıkları işlemin hüküm ve sonuçlarını kavrayabilecek nitelikte olmasını yani ayırt etme gücüne sahip olmasını şart kılmıştır.
Ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte küçük veya kısıtlı olanlara da bu sözleşmeyi yapma hakkı tanınmıştır. Ancak bu durumda ayrıca yasal temsilcinin rızası aranacaktır. Örneğin 17 yaşında olan nişanlıların mal rejimi sözleşmesinde velilerinin de rızası aranacaktır.


b. YASAL MAL REJİMİ – EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ

Eşler sözleşme ile istedikleri mal rejimini seçebilirler. Evlilikte eşler ayrı bir mal rejimi sözleşmesi yapmamışlarsa eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK Madde 218 “Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.” hükmünü haizdir. Buna göre edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin mülkiyet hakları edinilmiş mallar ile şahsi malları kapsar.
(1)Edinilmiş Mallar
TMK Madde 219 edinilmiş malları “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.” şeklinde tanımlamıştır. Madde metninde mal rejiminin devamı süresince ifadesine dikkat çekmekte fayda vardır. Öncelikle mal rejiminin başlangıç tarihini değerlendirirsek; 1 Ocak 2002’den önceki evlenmelerde mal rejiminin başlangıç tarihi 2002 kabul edilirken, bu tarihten sonraki evlenmelerde mal rejiminin başlangıç tarihi evlenme tarihi olacaktır.
Kanunda bazı malların edinilmiş mal kavramına dahil olduğu özellikle belirtilmiştir. Buna göre çalışma karşılığı kazançlar, SGK, OYAK vb. sosyal yardım kuruluşu ve sandıklarınca yapılan ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri, edinilmiş mallar yerine geçen değerler edinilmiş mallardır.

Her ne kadar çalışma karşılığı kazançlar edinilmiş mallar arasında sayılmış olsa da eşler, sözleşme ile bir mesleğin icrasından doğan kazanç ve değerlerin kişisel mal sayılacağını ve mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.(TMK 221)Bir eşin bütün malları aksi ispat
edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.

(2)Kişisel Mallar
Kişisel mallar sayma yolu ile kanunda belirtilmiştir. Bu mallar eşlerin rızası ile de kişisel mal olmaktan çıkarılamaz. Buna göre eşlerden birisinin kişisel kullanımına yarayan eşya, manevi tazminat alacakları, yatırım amaçlı olanlar dışında ziynet eşyaları, bağış vb. kişisel mallar yerine geçen değerler, miras veya karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen değerler kişisel mallardır.(TMK 219,220)
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Mal rejiminin tasfiyesi sırasında eşlerden birisi üstün yararı olduğunu ispat ederek paylı mülkiyete konu malın diğerinin payını ödeyerek kendisine verilmesini isteyebilir.

c.EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE


(1) Sona Ermesi
Mal rejiminin son bulma tarihi TMK Madde 225’te düzenleme bulmuştur. Buna göre; “Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.”
Yani mal rejiminin sona erme tarihi; ya eşlerden birinin ölüm tarihi ya evliliğin boşanma, iptal(evliliğin butlanı halinde) vb. sebeplerle açılan boşanma davası tarihi ya eşlerin bir başka mal rejimini seçtikleri tarih ya TMK madde 206’ya göre eşlerden birinin mal ayrılığına geçme davası açtığı tarihtir.


(2)Tasfiye

Tasfiye eşlerin edinilmiş mallara katıma rejimi sona erdikten sonra ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesidir. Eşler edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdikten sonra anlaşma yoluyla malları paylaşabilir, anlaşma sağlanmadığı takdirde de tasfiyenin sağlanabilmesi için yenilik doğuran bir dava olan mal paylaşım
davası açılabilir.

(a)Mal Paylaşım Davası

Bu dava eşlerin anlaşma ile evlilik birliği içerisinde edinilen malları paylaşamaması ve kişisel malların mal sahibi eşe verilmemesi durumunda açılır. Eşlerden birinin ölümü dışında edinilmiş mallara katılma rejiminin son bulması hallerinde mesela boşanma davası açıldığında eşlerin mal paylaşım davası açabilmesi için boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesi gerekir. Bu kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde davanın açılması gerekecektir. (Yargıtay HGK. 2013/375 E., 2013/520 K., 17.04.2013 T.)
Bu davada görevli mahkeme aile mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise TMK Madde 214’te düzenlenmiştir. Buna göre; “Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:

  1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
  2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi
    durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
  3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.”

(b)İspat kuralları

Evlilik birliği içerisinde edinilmiş mal karinesi mevcuttur. Yani bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Bu kapsamda eğer eş bu malın edinilmiş mal değil de kişisel mal olduğu iddiasında ise bunu ispatlaması gerekecektir.
Bu durum TMK Madde 222’de “Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.” şeklinde düzenleme bulmuştur.


d.TASFİYEDE AŞAMALAR


1.Aşama:Malların Geri Alınması ve Borçlar


(1)Malların Geri Verilmesi


Eşler, edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdiğinde mal paylaşımı yaparken öncelikle birbirlerinde bulunan diğer eşe ait malları iade eder. TMK Madde 226 da “Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.” denilerek bu durum hüküm altına almıştır. Maddenin devamında eşlerin ortak mallarının durumu düzenlenmiştir. Buna göre “Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.” Bu düzenlemeyi örnekle açıklamak gerekirse; eşler evlilik birliği içerisinde bir ofis satın almış ve tapuda bu taşınmaz her iki e adına tescil edilmiştir. Kadın ofisi avukatlık mesleğini icra etmek için kullanmaya başlamıştır. Daha sonra boşanma
davası açmış ve dava sonucunda boşanma kararı verilmiştir. Boşanma kararının kesinleşmesiyle edinilmiş mallara katılma rejimi son bulduğundan eşleri malları paylaşması gerekecektir. İşte bu durumda kadın paylı mülkiyete konu olan taşınmazın kendisinde kalmasında üstün yararı olduğundan, bu taşınmazın değerinin yarısını erkeğe ödeyerek yalnıza kendi adına tescil edilmesini isteyebilecektir.

Üstün yarar demek; eşlerden birisinin paylı mülkiyet konusu mala ilişkin mesleki veya
ticari ya da sağlığı bakımından olan ihtiyacını veyahut da saf duygusal menfaatlerini
ifade eder.


(2)Borçların ödenmesi


TMK Madde 226’da “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.” diyerek borçların ödenmesinde eşlerin serbestçe davranmalarını takdir etmiştir.

2.Aşama:Malvarlığı Kesimlerinin Birbirinden Ayrılması


Eşler arasında mal paylaşımının hakkaniyete uygun yürütülebilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin son bulduğu anda hangi malların kişisel mal hangi malların edinilmiş mal olduğunun tespit edilmesi gerekir.
Yukarda gerek edinilmiş mal kavramı gerek de kişisel mal kavramı açıklanmıştır. Dolayısıyla bu kavramlar tekrar açıklanmayacaktır. Ancak farlılık arz eden bir durum vardır. O da şudur; Eşlerden birine Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı
ödemeler ve çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, edinilmiş mal kabul edilir. Ancak bu gelirlerin tamamını edinilmiş mal kabul etmek hakkaniyete uygunolmayacağından TMK Madde 228’de “Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla
ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.”
şeklinde ayrıksı bir duruma yer verilmiştir. Buna göre bu gelirler her ne kadar edinilmiş mal kabul edilse de mal paylaşımında aktüer hesabı ile kişin ömrüyle evlilik birliğinin devam ettiği süreye göre ne kadarının edinilmiş mal sayılacağı hesaplanacak kalan miktar da kişisel mal kabul edilecektir.
Mallar bu şekilde ayrıldıktan sonra edinilmiş mallara eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar, bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler de eklenecektir.


3.Aşama: Eşlerin Değer Artış Payları tespit edilir
TMK Madde 227 “Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan
vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.” hükmünü haizdir.
Bu madde hükmüne göre bir eş, kendi malvarlığından, herhangi bir karşılığı olmaksızın diğer eşin malvarlığına yaptığı katkı nedeniyle alacak hakkına sahip olacaktır. Bu alacak tasfiyenin sona ermesinden sonra muaccel hale gelir. Bu alacak hakkına sahip olabilmek için şartlar şunlardır;
a.Diğer eşin malvarlığına katkıda bulunma
(1)Bu katkı diğer eşin mal edinmesine yardım etmek şeklinde olabilir. Örneğin araba alması için beş bin liraya ihtiyaç duyan erkeğe kadının yardım etmesi ve eksikliği tamamlayarak o arabayı almasını sağlaması gibi.
(2) Bu katkı diğer eşin mevcut bir malının iyileştirilmesini sağlamak şeklinde olabilir. Yani var olan bir malvarlığının değerini artırmak şeklinde olabilir. Örneğin eşinin villasına havuz yaptırmak gibi.
(3)Bu katkı diğer eşin bir malvarlığı değerini korumak şeklinde olabilir. Örneğin eşlerden biri evlilikten önce kredi çekmiş ve bu kredinin güvencesi olarak da evine tapuda ipotek kaydı koyulmuştur. Diğer eş evlilik birliği içerisinde bu ipotekten kurtulmak için tüm borçları ödemiş ve tapudaki ipoteğin silinmesini sağlamıştır.
b.Bu katkıya karşılık herhangi bir karşı edim olmaması
Kanunda açıkça karşılık olmamasından bahsedildiğinden eşin katkıda bulunurken herhangi bir edim talep etmemesi örneğin para istememesi o eşin değer artış payından vazgeçtiği anlamına gelmez.
c.Malına katkıda bulunulan eşin malının değerinde artış olması
Yukarıda yer verilen örneklerden villaya havuz yaptırma örneğini ele alacak olursak,havuzu olmayan villaya göre havuzlu bir villanın değerinin daha fazla olması kuşkusuzdur. İşte kanun da bu gibi diğer eşin malına katkıda bulunulduğunda değer artış payına hak kazanabilmek için malın değerinde artış olması gerektiğini öngörmüştür.
(1)Değer Artışının Hesaplanması
Malın değerindeki artış, başlangıç değeri yani katkıdan önceki değeri ile sona erme değeri yani tasfiye anındaki değeri arasındaki fark ile bulunur. Katkı eğer malın edinilmesine katkı şeklinde ise başlangıç değeri, katkıda bulunan eşin
katkısı ile malın edinim değerinin toplamıdır. Katkı eğer malın iyileştirilmesi ya da korunması şeklinde gerçekleşmiş ise malın katkıdan önceki değeri başlangıç değeridir. Örnek vermek gerekirse; Erkek bedeli 25.000 lira olan bir araba satın alacaktır Ama beş bin lirası eksiktir. Kadın da bu eksikliği herhangi bir karşılık beklemeksizin tamamlar. Daha sonra bu eşler boşanır ve boşanma kararının kesinleşmesiyle mal paylaşımına yani tasfiyeye geçilir. Bu sırada arabanın piyasa fiyatı 40.000 TL olmuş, Malın değeri 15 bin lira artmıştır.
(2) Değer Artış Payının Hesaplanması
Değer artış payı hesaplanırken katkıda bulunulan malın satın alındığı tarihte, katkıda bulunan eşin katkı oranı % olarak belirlenir. Bu malın karara en yakın tarihteki rayiç değeri bilirkişi marifeti ile hesaplanarak, davacı eşin katkı oranı ile çarpılmak suretiyle değer artış payı alacağı hesaplanır. Yukarıdaki örnek üzerinden devam edecek olursak, eş başlangıçta %20 katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla bu eşin değer artış payı da 15.000 TL’de %20 olacaktır. Bu da (15.000X1/5) 3.000 TL’ye tekabül eder.

(3)Değer Artış Payı Alacağının Hesaplanması
Değer Artış Payı alacağı, katkıda bulunan eşin değer artış payı ile temel alacak(yatırım) toplamıdır. Yukarıdaki örnekten devam etmek gerekirse katkıda bulunan eş açısından; Değer artış payı alacağı: 5.000 TL’lik temel alacak(Başlangıçta diğer eşe verdiği para)

  • 3.000 TL’lik Değer Artış Payı
    = 8.000 TL (Değer Artış Payı Alacağı)

Önemle belirtmekte fayda vardır; 01 Ocak 2002 tarihinden önce evlilik esnasında yapılan bu katkı, katılma alacağı olarak ifade edilir. Eski Medeni Kanunda Katkı Payı Alacağı konusunda yeni Medeni Kanun gibi düzenleme bulunmamakla birlikte bu uygulama Yargıtay içtihatlarıyla gelişmiştir. Dolayısıyla Yargıtay’a göre, bir eşin diğer eşin malına yaptığı katkı; 01.01.2002 tarihinden önce ise “katkı payı alacağı” kavramı ile, 01.01.2002 tarihinden sonra ise “değer artış payı” kavramı ile ifade edilecektir.
Ancak hemen belirtelim ki katkı payı alacağı ile değer artış payı alacağı arasında iki
önemli fark vardır. Bunlar;
1.Katkı payı alacağı 743 sayılı eski Medeni Kanun döneminde düzenlendiğinden hesaplama yapılırken katkı sunulan malın dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri dikkate alınırken, değer artış payı 4721 sayılı yeni Medeni Kanun döneminde
uygulanacağından, katkı sunulan malın karar tarihine en yakın sürüm değeri (rayiç değeri) dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekir.
2.Katkı payı alacağına faiz dava tarihinden itibaren yürütülürken değer artış payı alacağına eğer eşler anlaşarak mal paylaşımı yapmışlarsa tasfiyenin bittiği tarihten itibaren, eşler bir yargı kararı(Mal Paylaşımı Davası sonucunda verilen karar)ile mal paylaşımını yapmışlarsa karar tarihinden itibaren faiz yürütülür.

4.Aşama: Denkleştirme Alacağının hesaplanması
TMK Madde 230’da eşlerin denkleştirme alacağı tep edebileceği düzenlenmiştir. Buna göre “Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.” Örneğin eşlerden biri evlilik birliği kurulmadan önce evini satmıştır.
Evlendikten sonra da bu parayı diğer eşin çalışarak kazandığı paraya eklemiş ve yeni bir ev almışlardır. Bu durumda evlilikten önce alınan ev kişisel mal olduğu için bu malın güncel değeri hesaplanarak evini satan eşe verilecek, Bu eş alacağını aldıktan sonra evin kalan bedeli eşler arasında katılma alacağı olarak yarı yarıya paylaşılacaktır. İşte denkleştirme alacağı eşin satılan evinin güncel bedelinin hesaplanarak ona verilmesini ifade eder.

5.Aşama: Katılma Alacağı ve Hesabı
Katılma alacağından önce katkı değer kavramından bahsetmekte fayda vardır. Artık değer TMK Madde 231’de “Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hesaplama her iki eş açısından ayrı ayrı yapılır. İşte bu artık değerin eşler arasında yarı yarıya paylaştırılmasıyla da eşlerin katılma alacağı ortaya çıkar.
Daha sonra da TMK Md.236’daki “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.” şeklindeki hüküm nedeniyle takas yapılır. Bu takas işleminden sonra da geriye yalnızca bir eş lehine bir katılma alacağı miktarı ortaya çıkar. Lehine katılma alacağı doğan eşin alacak hakkı tasfiye kararı ile muaccel hale gelir. Muaccel hale gelen bu borçta borçlu eşi temerrüde düşürmek için ayrıca ihtar çekilmesine de gerek yoktur. Ancak TMK Madde 239’da yer alan “Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddî
güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.” şeklindeki düzenlemeye göre borçlu olan eş katılma alacağının ifasının ertelenmesini talep edebilir.
Yine aynı maddenin devamında “Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.” denilerek borçlu olan eşin teminat göstermesi düzenlenmiştir.

Av. Meryem KILIÇ & Av. Yalçın TORUN

UYARI
Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Av.Yalçın TORUN’a ve Av.Meryem KILIÇ’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti amacıyla zaman içerikli elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı metinler avukat meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir, fakat metinlerin tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web
sitelerinde yayınlanmasına iznimiz yoktur.